Şimdi bayram. Lakin bayramı kıymetli kılan, öncesinde ne yaşadığımızdır.
Evet…
Acıkmıştım.
Ama bu öyle sıradan bir açlık değildi.
Bu, ruhun terbiye edildiği, nefse had bildirildiği bir açlıktı.
Acıkmıştım…
Ve bu açlıkla ilk kez gerçekten fark ettim:
Rızkın gelişi doğrudan doğruya Rahmân’dan.
Marketin, manavın, maaş bordrosunun ötesinde…
Nimetin arkasında duran o mutlak Rubûbiyet’i hissettim.
Acıkmıştım…
Ve bu hal bana unutturduğum bir şeyi hatırlattı:
Fakirin hâli.
O iftar sofrasında ben tokken başkasının aç oluşunu değil,
Ben açken başkasının tok olmayışını düşündüm.
Bu düşünce, elimdeki zekâtı hareket ettirdi.
Açlık insaniyeti uyandırdı.
Acıkmıştım…
Ve şeytanın en güçlü silahını elinden aldım.
Zira o, yediğimiz içtiğimizle bedenimizde gezer dururdu.
Ama açlıkla o yol kapandı.
Zehir değil, zikir dolaştı damarlarımda.
Acıkmıştım…
Ve fark ettim ki suskunluk da bir terbiyedir.
İrademe söz geçirmeyi öğrendim.
Ahlâkım inceldi, kalbim rikkat buldu.
Acıkmıştım…
Ve melek gibi oldum.
Yemedim. İçmedim.
Kur’an’a kulak verdim.
Sözlere susadım, lokmalara değil.
Acıkmıştım…
Ve anladım ki bu dünya bir ticaret yeri.
Yatırımımız amel, kârımız sevaptır.
Bir gece geldi — Kadir Gecesi —
Ve tek bir ibadet otuz bin sevaba döndü.
Zira Cenab-ı Hakk’ın ikramı da, iktisadı da sonsuz.
Acıkmıştım…
Ve açlıkla aczimi tanıdım.
Fakrımı anladım.
Ve o hâlimle,
Rab olan Allah’a iltica ettim.
Rahîm olan Rabbime sığındım.
Acıkmıştım…
Ve bedenim şifa buldu.
Yıllardır yük ettiğim fazlalıkları,
Yeme adına yaptığım israfı terk ettim.
Açlık, bana perhiz oldu.
Açlık, bana sağlık oldu.
Şimdi bayram.
Oruçtan çıkan bir beden değil,
Terbiyeden geçmiş bir ruh var karşımda.
Bayram bir gündür.
Ama o gün, Ramazan’ın hatırına,
Yapılan duaların reddedilmeyeceği gündür.
Ne olur o günü gafletle geçirmeyelim.
Çünkü bayramda asıl kutlanan;
Bayram değil, Ramazan’da kazandığımız şuurlardır.
Selam ve dua ile...
Fiemanillah.