Her işittiğini söylemesi insana günah olarak yeter.
-Hadis-i Şerif-
Dünyada ne kadar çok ses var kâri, bir söz olamamış bir mana bulamamış ne kadar çok cümle var. Ve dilinin ucuna her geleni hiç düşünmeden söyleyen ne kadar çok insan. Herkes bunca kelamı neden ediyor, niye söylüyor ve neden bu kadar fazla konuşuyor diye düşündüğüm çok fazla vakit oluyor benim. Zira bazen söz silahtan çok daha fazla yaralıyor insanı. Ve geçmiyor o yaralar, iyileşmiyor. Hatta bazen o kurşuni sözler sadece muhatabını değil belki bir zümreyi, bir topluluğu, hatta bir milleti yaralıyor ve çoğu vakit bir söz yüzünden gözden düşüyor insanlar, gönül kırılıyor, uhuvvet bozuluyor. Belki de bizim imtihanımız söz iledir kâri, söylenmesi gerektiğinde söylenmeyen ve söylenmeyecek vakitlerde söylenen sözler ile.
Bana çoğu vakit susmak daha anlamlı gelir konuşmaktan. Anlayan birini bulamadığın zaman susmak çok daha manalı ve çok daha faydalı, öyle olmalı. Bir de şu var ki içimizde olan her cümleyi söylemek konuşmak demek değildir. Cemil Meriç’in “Her akla geleni yazmak yazı yazmak demek değildir” dediği geliyor aklıma. Ve üstat doğru söylüyor. İşte aynı onun gibi her aklına geleni söyleyen de aslında bir şey söylemiş değildir.
Söz ateştir kâri, yakar. Ve o ateş kardeşi kardeşe bile düşürür. O sebeple belki de çok düşünüp de az söylemeli insan. Hatta hiç söylememeli. Fitne olacak, can yakacak, kardeşliği bozacak her ne varsa diline gelen, orada kalmalı belki de. Öylece kalmalı. İşte tam da böyle zamanlarda susmak bile belki de ibadettir. “İnsan dilinin altında gizlidir diyor” ya eskiler. Söylediklerinde saklanmıştır insan. Ve her söylenen inan ki öylesine söylenmemiştir. Bazen bir sözle bir devlet yıkılır, bazen bir sözle bir devlet kurulur. O denli tesiri büyük bir halden bahsediyorum sana.
Eskiler ağzın bir kulağın iki olmasının hikmeti iki dinleyip bir söylemektir demişlerdi. O vakitlerde öyleydi belki ama bizim vaktimizde belki on belki yüz dinleyip de biri dahi söylerken tereddüt etmek gerekiyor. Zira herkes bir şey söylüyor. Hatta daha açık söyleyeyim asırlardır can vererek kurulmuş kardeşlik zincirimizin arasında pas gibi duran ve dursun diye, o halkalar çürüsün diye söylenen sözler var. İşittiğimizde gönlümüzü kanser eden ve bile isteye söylenen sözler var. İşte o sözlere inandığımız zaman bir bir düşüyor sütunlarımız. Ve biz buna engel olamıyoruz çoğu zaman. İnsan pek çok şeye çare buldu belki ve dahasına da bulacak lakin fitne denen illetin bir devasını bulamadı kimse. Onun için inanmamak lazım her işitilene, her söyleneni duymamak, her duyulanı söylememek lazım. Biraz sükût lazım yani…
Hâsılı her işittiğine inanmamalı insan. Hz. Mevlana şöyle söylemişti ve belki de tam da öyle yapmak lazım:
Her söylenene verecek bir cevabım var ama önce söylenene bakarım söz mü diye sonra söyleyene bakarım adamı mı diye…