Fitne, insanların arasında çıktığı vakit cinayetten beter sonuçlar doğurmaktadır. İnsanlar, doğduğu tarihten itibaren çeşitli yer ve zamanlarda fitne cinayetine kurban gitmiş ve çeşitli yaralanmalara hatta ölümlere maruz kalmıştır.

Fitne, yaşadığımız zamanda en büyük hastalıklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilgi kirliliğinin fazla olması, yapmacık ilişkilere fazla önem verilmesi, sosyal ve mesleki statüyü kaybetme korkusu, çıkarcılık ve ego çatışmaları, iletişim kazaları, insanların birbirleri arasında “fitne” gibi bir durumu ortaya çıkarmıştır. Bu fitne, birlik ve beraberliğe derin darbe vurmuş, Hakk’a ve hayra birlikte yürüme anlayışını engellemiş çekişme ve kargaşa durumlarını ortaya çıkarmıştır.

Çoğunun nereden ve nasıl çıktığı meçhul olan bu fitnelerin getirdiği çekişmeler, toplumsal düzen ve ferah noktasında birtakım sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır. İnsanlar, başta kendileri olmak üzere çevredeki insanlara güvenmekte sorun yaşamış fitne ortamından doğan karanlığa kendilerini ve dünyalarını kaptırarak içsel bir çöküntüyle savaşmaya başlamışlardır. Bu durum da insanın dünyayla ve ahiretle olan münasebetinde karmaşık düşünceler çıkarmaya, Hakk’a teslim olmakta yaralanmalara yol açmaya başlamıştır.

Fitne ortamında susmak, Peygamber Efendimiz’in tavsiyelerindendir. Bu fitne ortamlarında takınılan hal ve tavırlar, bir hakikatin ortaya çıkmasına yönelik değilse fitne olma ihtimaliyle karşı karşıya kalınabileceğinden ve durumları daha karmaşık hale getirebileceğinden ötürü susulması gerektiği, insanın akıl ve kalbinin yanlış yönlendirilmemesi gerektiğini ve uykuda uyuyan fitnenin uyandırılmaması gerektiği tavsiye edilmiştir. Kişi, fitneye ne kadar çok bulaşırsa o kadar sorumlu ve günahkâr olacağının işareti yine hadislerle sabit kılınıp fitne çıkarılmaması gerektiği hususunda dikkatleri üzerine çekmiştir.

Bu devirde fitneye bulaşmak, kolay olmakla birlikte, fitneden korunup sahih bilgilerle amel etmeye çalışmak ve akabinde ecirlere ulaşmak, bir o kadar kolaydır. Yazımı, fitne ortamıyla ilgili Peygamber Efendimiz’in şu sözleriyle bitirmek isterim:

“İyiliklere sarılın, kötülükten de kaçının. Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen nefsanî arzu, ahirete tercih edilen dünyalık, görüş sahiplerinin sadece kendi görüşlerini beğendiklerini görürsen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zira bütün bunlar yaygınlaşınca sabra sarılmanız gereken günlerdesiniz demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi sıkıntılıdır. O günlerde sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin mükâfatı verilecektir.” (Taberani, el-Mu’cemul–Kebir, nr. 10394; Bezzarr, el-Müsned, nr.)