Tarihî günlerden geçiyoruz. ‘Terörsüz Türkiye’, geçen yılın ekim ayından bu yana devletin önceliklerinin ilk sırasında. İktidar, ‘Terörsüz Türkiye’ adımları konusunda son derece hassas davranıyor. Bu süreci, diğer bütün uğraşlarının dışında ve üstünde tutuyor.
Yılların ağırlaştırdığı devasa bir sorunun çözümüne, görkemli bir başarının ilmek ilmek örülmesine şahitlik ediyoruz.
ALT VE ÜST KATMAN
Sürecin iki katmanından söz edebiliriz. Alt katmanında, yurt içinde ve yurt dışında kamuoyunun takip ettiği çalışmalar, temaslar ve açıklamalar yer alıyor. Sürecin yol haritasının iyi çalışıldığı, olasılık hesaplarının titiz yapıldığı ortada. Yine de küçük pürüzlerin çıktığı, zaman kayıplarının yaşandığı, ilerlemenin hızlanıp yavaşladığı iddia edilebilir.
Üst katmanda, süreci başlatan ve sürdüren ‘irade’ var. Başta da gücünü hissettirmişti, şimdi de gücünü koruyor. Gücünün zayıfladığının fazlaca sorgulanmaya başladığı anlarda kendini gösteriyor. Kabul edelim ki; hayati önemde olan, üst katmandaki iradenin güçlü durmasıdır. O güç yerinde oldukça alt katmanda, işleyişten doğan sıkıntılar giderilecektir. Nitekim bugüne kadar öyle olmuştur.
KENDİ EZBERİYLE OYALANMAK
Muhalefet ilk günden itibaren süreçten yana ne diyeceğini, dolayısıyla hangi mesafede duracağını ve nasıl hareket edeceğini bir türlü belirleyemedi. Sürece nasıl dâhil olacağına karar veremedi. Gündelik siyasi çekişmenin üstüne çıkma cesaretini gösteremedi.
1 Ekim’de Bahçeli’nin Meclis’te DEM Partililere el uzatmasına gözlerini kapattı. Akşam TBMM resepsiyonunda söylediklerine kulaklarını tıkadı. Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’e çağırmasını ciddiye almadı. Bunun düz anlamıyla gerçekleşmeyeceğini anlatma seferberliğine girişti. Öcalan’ın örgütüne yaptığı çağrıya kem küm etti. “Örgüt ne diyecek?” diyerek geçiştirdi. Örgütün “Hazırız” demesini duymazdan geldi.
Bahçeli’nin “Kongrenizi Malazgirt’te toplayın” çağrısına karşı yine aynı akıl yürütmelere tutundu. Bahçeli’nin peş peşe yazdığı gazete yazılarındaki kararlılığı görmezden gelmeyi başardı!
Kısacası CHP, kendi açmazını kendini kandırarak gidermeye çalıştı. Her fırsatta süreç durdu, rafa kalktı, unutuldu, geri plana itildi şayiaları çıkarttı.
Sanki bu tür süreçlerin standart bir işleyişi olurmuş gibi. Sanki terör gibi konularda devlet her adımını kamuoyuna gösterirmiş gibi.
Her defasında yanıldığını anlasa da “meğer ilerliyormuş!” dese de yeniden eski konumuna geri döndü.
O ZAMAN NE YAPIYORDUN?
CHP, son düzlükte kendisini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürece tam destek vermediğine inandırmaya çalışıyordu. 10 Nisan’da o da boşa çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İmralı heyetini Külliye’de kabul etti. MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın da o görüşmede yer alması sorunun ve çözümün nasıl ele alındığını gösteriyordu. Cumhurbaşkanlığından “her şey yolunda” açıklaması yapıldı. İmralı heyetinden de benzer bir açıklama geldi.
Pervin Buldan “Adalet Bakanı ile görüşeceğiz. Haziran sonuna kadar sürecin tamamen başarıya ulaşması bekleniyor.” dedi.
Gelinen aşamada CHP tam bir çıkmazda. “Terörün bitmesini mi istersin? Erken seçim mi?” diye sorulsa “Erken seçim” diyecek!
İlk seçimde veya sonraki seçimlerde ya da seçimsiz zamanlarda, seçmenin ya da çocuklarının, “Türkiye terör belasından kurtulurken sen ne yapıyordun?” diye sormayacağını mı zannediyor?
Kaçamayacağı bu soruya ne cevap verecek? “Boykot düzenliyordum, erken seçim için imza topluyordum, ilgilenemedim” mi diyecek?