Fransa’da sarı yeleklilerin eylemleri son günlerin en önemli gündemi olarak yerini koruyor. Ancak bugün ben size Fransa’daki sarı yeleklilerden daha tehlikeli bir tehditten söz edeceğim: “Sarı tehlike” Şimdi diyeceksiniz ki sarı yeleklileri çözemeden bu sarı tehlike nereden çıktı?
Bütün dünya sarı tehlike dediğimiz Çin tehdidiyle karşı karşıya. Şu anda siyasi manada bir tehdit ortada görünmüyor. Herşey normal seyrinde iktisadi çerçevede serbest piyasa kuralları içerisinde işliyor. Bu durum bana su dolu tencereye konan ama yavaş yavaş ısıtılıp ölen kurbağa misalini hatırlattı. Kurbağayı birden ısıtırsanız tencereden zıplayıp kaçacaktır ancak yavaş yavaş ısıtılınca ortama alışırken korkunç akıbeti tecelli eder.
15-20 öncesine kadar dünyanın en kalitesiz mallarını üreten ve onları zengin şehirlerde “ChinaTown” denen yerlerde satmaya çalışan batılılara, doğululara, Afrikalılara benzemeyen çekik gözlü insanlarla karşılaşırdık. Bunlar beyaz ya da siyah ırktan olmadıkları için üçüncü bir ırk olarak tanımlamak için Çinliler sarı ırk olarak adlandırılıyor. Pazarların en kalitesiz “çakma” mallarını Çinliler üretirdi. Çakma mallardan dünyanın en kaliteli ürünlerini üretmeyi başardılar.
Çinliler her alanda kaliteli ürünler üretmenin yanı sıra ucuz işçilik nedeniyle de dünyanın üretim merkezi oldular. Bildiğimiz birçok dünya çapında marka Çin’de üretiliyor. Üretici firma sadece etiketini koyarak dünyaya pazarlıyor.
Çakma ürünlerle dünya pazarına açılan Çin, her yıl dünya ülkeleri içinde en yüksek büyümeyi başardı. 1.5 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesinde dev şehirler ortaya çıktı. Pekin, Şangay, Guangzu, Şenzen gibi dünyanın en kalabalık ve modern şehirleri dünya ekonomisine kafa tutuyor. Gökdelenlerle batının New York’u ile yarışıyorlar hatta onu çoktan geçmiş durumdalar. Dünyanın en yüksek binaları Çin’de bulunuyor.
Dünyanın ucuz iş gücü nedeniyle üretim üssü haline getirdiği Çin tersine dönerek dünyayı kendine pazar olarak seçti. Sadece çakma ürünlerle değil yüksek teknoloji gerektiren ürünlerle otomotiv, telefon, müteahhitlik hizmetleriyle; baraj, yol, tünel, santral gibi dev projelere imza atıyorlar. Finans sektöründe dünyanın en büyük bankasıyla her yere yayılmış durumdalar.
Ticaretin yanı sıra en çok gezen insanların da Çinliler olduğuna şahit oluyoruz. Doğuda, batıda kuzeyde, güneyde kısacası dünyanın her yerinde çekik gözlü Çinlilerin turist kafileleri halinde dolaştığını görüyoruz. Bu durumu anlamak çok zor. Hala Komünist partisiyle yönetilen ülkede mülkiyet meselesi nasıl halloldu? Bu turist kafileleri kimin parasıyla seyahat ediyorlar. Yoksa 1.5 milyarlık nüfusun yüz milyonluk parti yöneticileri ve çocukları mı dolaşıyor dünyayı. Uzun zamandır uygulanan tek çocuk politikasından da vazgeçtiler. Çinliler dünyadaki boşluğu gördükleri için mi bu politikadan vazgeçtiler acaba?
Başta Afrika olmak üzere dünyanın her yeri Çin tehlikesiyle karşı karşıya. Ancak şu anda hiç siyasi konulara girmiyorlar. Bu durum dünyaya dair politikaları olmasından mı kaynaklanıyor yoksa henüz zamanı gelmedi kurbağayı ısıtmaya devam mı ediyorlar?
Sarı tehlike sessiz sedasız ilerliyor. Yakın zamanda belki de sarı yelekliler gibi muhalif hareketlere el atarlarsa şaşırmayın. Dünyanın sarı tehlike karşısında ne yapacağını kara kara düşünme vaktidir. Yoksa geç mi kaldık?
Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dramını dikkate alarak Çin’in değerlendirilmesi gelen tehlikeyi görmek açısından önemlidir. Sonra insanlığın akıbeti Doğu Türkistan’a benzerse şaşırmayalım.