Suriye komşumuz, Suriye akrabamız, Suriye can dostumuz olur.
Suriye Aylin bebek, Suriye Ümran bebek olur.
Suriye 400 yıl aynı yastığa baş koyduğumuz eşimiz, yoldaşımız olur.
Suriye demek, insanlığın tarihinin başladığı coğrafya demektir. Dünya kültür ve medeniyetine en çok katkı sağlayan insanlar bu topraklardan çıkmıştır. Burası tarih boyunca ticaretin ve sanatın merkezi olmuştur.
Onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış bu kadim memlekette yüzyıllarca kurt ile kuzu yan yana barış içinde yaşamış. Bunun en uzun soluklu başarılı örneği Osmanlı dönemidir. Herkes dininde, inancında, yaşayışında serbest olmuş. Dile kolay 400 yıl Urfa, Antep, Halep, Humus, Şam birlikte anılmış.
Sen gidince Osmanlı! Halep, Şam, Kudüs, Gazze öksüz kaldı. Evlatların haramilerin eline düştü. Gâvur haramilerden sonra onlara özenen yerli haramiler nöbeti devraldı. 1961 yılında “Nusayri” denen küçük bir azınlık grup yönetimi ele geçirdi. Başlarında adı “Hafız” olan ancak kendini toplumun hafızasını yok etmeye adamış bir cellat, uzun yıllar kimyasal silahlar kullanarak milleti inim inim inletti. 2000 yılında Hafız Esed ölünce yerine Beşşar Esed geçti. Babasının zulüm geleneğini o da sürdürdü. Nüfusun yarısı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Yüz binlerce insan öldürüldü. Hapishaneler, işkence merkezi hâline geldi. Şehirler harap oldu, tarih yok edildi. Çürüyen rejim; Rusya, İran ve Hizbullah’ın desteğiyle ayakta kaldı, Amerika kontrolündeki terör şebekelerinin oyun alanı oldu.
Nihayet rejim, 27 Kasım’da başlayan yürüyüşle 10 gün içinde çöktü. Artık yeni bir dönem başlıyor. Yeni bir imtihan dönemi… Barış ve huzurun egemen olduğu bir Suriye mi göreceğiz yoksa yine şiddet sarmalına girmiş bir memleket mi? Ülke yönetimini ele alan muhaliflerin ilk yaklaşımları huzur ortamına işaret ediyor. Ancak unutulmaması gereken bir konu var; “Suriye Suriye’den büyüktür.” Emperyalistlerin, siyonistlerin gözü bu topraklarda… O yüzden başından beri Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan Türkiye’ye çok iş düşüyor.
Türkiye, Esed zulmünden kaçan milyonlarca Suriyeliyi bağrına bastı; zor zamanlarında onlara aş verdi, iş verdi. Bazı faşist olduklarının farkında olmayanlara inat başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türk milleti, Suriyeli kardeşlerinin yanında oldu. Türkiye, Suriye’de de ‘teröristan’ kurmaya kalkan emperyalistlerin oyununu bozdu.
Şimdi, yine daha fazla bir gayretle Suriyeli kardeşlerimizin yanında olma vaktidir. Devlet, millet el ele vererek Suriye devletinin yeniden ihyası için her düzeyde destek olalım. Unutmayalım; Suriye’nin geleceği, Türkiye’nin geleceğidir. Kader bizi yaklaşık 100 yıl sonra yeniden buluşturdu. Fitneye, fücura kulağımızı tıkayalım; elimizden ne geliyorsa, gücümüz neye yetiyorsa onu yapalım.
Suriye’nin yeni yönetimi de bir an önce gösterileri bir kenara bırakıp işe başlamalıdır. Mümkün olduğunca herkesin hür olacağı bir ülke oluşturmanın çabasına girilmelidir.
Suriyeliler sevinç gösterileri yaparken siyonist uçaklarının ülkeyi bombalaması, düşmanın boş durmayacağı anlamına geliyor. Unutmayalım, Filistin kurtulmadıkça bu coğrafyaya barış gelmeyecektir.