Ben bugün 61 yıl sonra yıkılan zalim Baas rejimini, Esed diktatörünün yaptığı zulümleri, muhaliflerin bundan sonra ne yapacağını, ABD/PKK’nın akıbetinin ne olacağını, Türkiye’nin bundan sonraki politikasını yazmayacağım.
Tüm televizyon kanalları, gazete ve internet siteleri bunları fazlasıyla yaptı, yapmaya da devam edecekler.
Ben bugün zafere giden direnişin liderini yazacağım. O, mütevazi davranıp söylemiyor ama tarih bu zaferi sana yazacak Erdoğan…
Neden mi?
Çünkü 61 yıllık bir diktatörlüğü sen yıktın. 24 yıldır halkına zulmeden bir zalimin krallığına sen son verdin. Üç parçaya bölünmüş bir ülkeyi sen birleştirdin. İşgal edilmiş bir devleti sen özgürlüğüne kavuşturdun…
Nasıl mı?
Bugün savaştan kaçan Suriyeliler koşa koşa ülkelerine dönerken kendilerine bu zaferi hediye eden Erdoğan’a teşekkür ediyorlar. “O, bize 13 yıl katlandı. Bize yaşama şansı tanıdı.” diyen Suriyeliler zaferin gerçek sahibini dünyaya ilan ediyorlar aslında.
Emperyalist akbabalar Suriye’nin topraklarına çöktüğünde Erdoğan; “Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız. Suriye’yi bölmek isteyenlere izin vermeyeceğiz.” diyerek emperyalist süper güçlerin karşısına tek başına dikildi. Erdoğan olmasaydı bugün Suriye diye bir devlet olmaz, Suriye toprakları üzerinde üç yeni devlet kurulmuş olurdu.
Tüm dünya 16 milyon Suriyeliyi diktatör Esed’in insafına terk ettiğinde Erdoğan onların haklarını her platformda savundu. “Suriyeli kardeşlerimiz muhacir, biz onlara ensar olacağız.” diyerek Türkiye’ye gelenleri merhamet kanatlarının altına aldı.
On milyarlarca dolar harcayarak onlara iş, aş, eğitim ve barınma imkânı sağlarken muhalefetin kışkırtmalarıyla bazı kesimlerin ağır eleştirilerinin hedefi oldu ama vicdan, merhamet ve insanlıktan bir adım geri atmadı.
Cumhurbaşkanlığı, Meclis ve belediye başkanlığı seçimlerini kaybetmeyi göze aldı ama Suriye’yi kaybetmeyi kabul etmedi!
Bugün Şam, Halep, Hama, Afrin, Tel Rıfat ve Münbiç özgürse Erdoğan’ın İstanbul, Ankara, Bursa ve Adana’da seçimi kaybetmeyi kabul etmesinin karşılığıdır bu.
“Seçimden sonra Suriyelileri otobüslere doldurup ülkelerine göndereceğiz.” diyen ırkçı, faşist politikacılara karşı duruşu tarihe altın harflerle yazılacak.
Sen, “Bu Suriye halkının zaferidir.” desen de tüm dünya biliyor ki; bu şanlı zaferin lideri sensin!
Öyle olmasa bugün destekledikleri diktatör devrildikten sonra ABD, Rusya ve İran Suriye’deki gelişmelerle ilgili Türkiye ile temas hâlindeyiz demezdi.
Öyle olmasa Almanya’nın başbakan adayı Friedrich Merz; “Sadece biz Almanya değil, Avrupalılara da iyi bir tavsiye şu olabilir: Bu bölgede siyasi olarak da barışı tesis etmek için şimdi Türkiye ile çok daha güçlü şekilde birlikte çalışmalıyız.” demezdi.
Öyle olmasa İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani; “Türkiye, Suriye’deki durumu kontrol etmek için önemli bir muhataptır.” demezdi.
Öyle olmasa daha önce Erdoğan’a ağır eleştiriler yönelten ABD’nin Foreign Policy Dergisi; “Erdoğan ‘Müslüman dünyasının lideri’ anını yaşıyor.” diyerek övmezdi.
Sonuç olarak Erdoğan, Suriyelilere sadece bir devlet ve özgürlük hediye etmedi. Bir diktatörün zulmü altında inleyen Emevi Camisi’ni, Bilal-i Habeşi (ra) Türbesi’ni, Selahaddin Eyyubi ve Sultan Vahdettin’in kabrini de özgürlüğüne kavuşturdu. Yarın Emevi Camisi’nde kılınacak cuma namazına içimizdeki Esedçiler de Erdoğan’ın davetlisi olarak katılabilir!