Amerika Birleşik Devletleri’nde seçim yarışı, Filistin soykırımının gölgesinde geçti. Akademisyenlerin, öğrencilerin, sanatçıların isyan etmesine rağmen siyonistlerin ele geçirdiği siyaset kurumu, soykırıma daha fazla destek sözü vermek mecburiyetinde kaldı.
Demokrat Parti’nin adayı Kamala Harris ile Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump İsrail’in siyonist yönetimine daha fazla destek verme konusunda yarıştılar. Tek ittifak ettikleri konu, soykırıma daha fazla destek olmaktı.
Demokrat Parti’nin amblemi eşek, Cumhuriyetçi Parti’nin amblemi ise fil olarak seçilmiş. Amerika'nın ilk büyük politik karikatüristi, en sert hiciv ustalarından biri olan Thomas Nast’in çizdiği bu iki hayvan figürü, Amerikan halkı için bu seçimde ne ifade ediyor bilmem ama dünyanın geri kalanı için “Ya eşek tepecek ya da fil zücaciye dükkânına girecek.” anlamı taşıyor. Maalesef insanlık, filin zücaciye dükkânına girerek vereceği zayiat gibi bir felaket yaşayacak veya sürekli çifteleyen eşeğin yol açacağı büyük acılara gark olacak.
Partilerin adayları da amblemlerine ne kadar çok benziyor. Trump âdeta kızgın “fil” gibi ortalığı dağıtmak için sabırsızlanıyor. Daha önce başkanlık sırasında eksik bıraktıklarını tamamlamak için tehditler savuruyor, naralar atıyor. Demokratların adayı Kamala Harris ise amblemindeki “eşek” gibi zarif ve sevimli duruyor ama görüntüye aldanmamak gerekiyor. Onun akıl hocaları, yapacakları planlarla dünyanın geri kalanını “teperek” insanlığa zarar vermeye devam edecektir.
Amerikan seçimlerinin iki cephesi var. Birincisi Amerikan halkı açısından, ikincisi ise dünya açısından farklı anlamlar taşıyor. Amerikalılar için “ekonomi” birinci gündem iken dünya için “özgürlük ve güvenlik” başlıkları öne çıkıyor. Özellikle Trump’ın sert, ırkçı söylemleri tepki çekse de yine de büyük bir seçmen kitlesi onu destekliyor. Anketlere göre seçim başa baş geçti. Kamala Harris, Trump’ın kadınlara ve göçmenlere saldırmasını da fırsata dönüştürerek özellikle kadınların oylarına talip oldu.
Amerika seçimlerini dünya da merakla izliyor. Filistin, Ukrayna, Lübnan’da yaşanan dramın şiddetlenmesi seçim kampanyalarıyla paralellik arz etti. Özellikle İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırım, iki adayın verdiği desteğin artmasıyla teşvik edildi. Yani kim seçilirse seçilsin Amerikan siyasilerinin ellerinde 50 bin Filistinlinin kanı var. 20 bin masum çocuğun yüzlerinin onların kâbusu olmasını diliyorum.
Amerika siyonist şeytanların elinden kurtulmadıkça dünyaya huzur gelmeyecektir. Masum halka bir şey demek belki doğru olmaz ama dilerim artan kamplaşma nedeniyle fillerle eşekler birbirine girer de sonunda belki insanlık bir nefes alır.
Amerika seçimleri Türkiye açısından da önem arz ediyor çünkü bölgemizi ateş çemberine çeviren ABD ve İsrail’in hedefinde Türkiye bulunuyor. Artık şu gerçek ortaya çıkmıştır ki bu bölgede ABD ile iş tutanların başı beladan kurtulmuyor. O yüzden ABD’de de kim seçilirse seçilsin Türkiye’nin tedbiri elden bırakmaması gerekir. Türkiye bu coğrafyada, halkların yanında güçlü politika belirleyen bir ülke olmak zorundadır.
Amerikan seçmeninin verdiği oylar, “siyonistlerin yaptığı soykırıma” dur diyecek sonucu ortaya çıkarmayacaktır. Artık Amerikalıların, iradelerinin sandığa yansıyacak bir sistemin tartışılmasını da gündeme almaları gerekiyor.