Biz ne dersek diyelim. Tarımsal üretimde tekelleşme tamamlandı gibi. Yetmedi! Tohumla oynandı, toprak yapısı bozuldu. GDO’lu gıda üretimi, dünyanın bir gerçeği hâline getirildi. Anormal ne varsa normalleştirildi. Bir diğer ifadeyle sürü tersine döndü, topallar öne geçti.

Böyle bir atmosferde geleneksel tarım yöntemlerini unutturmamak, doğal gıdalar üretmek, sağlıklı ve helal beslenmek başka bir önem kazanıyor.

Doğal ve sağlıklı gıdalar üretmenin yolu da geleneksel üretim metotlarına sahip çıkmaktan, küçük aile işletmelerini, gençleri, kadınları tarımsal üretimin merkezine çekmekten geçiyor.

Yani tarımdan kopartılan insanların tekrar toprakla barıştırılması, emekle tanıştırılması gerekiyor.

Gelelim tarımda yapılan yeni hamlelere… Yukarıda saydığım sebeplere bağlı olarak Tarım ve Orman Bakanlığı bir dizi yeniliğe imza atıyor; ezber bozan uygulamaları bir bir hayata geçiriyor.

Bir defa şunu iyi anlayalım… Bakanlık bu konuda net açıklamalar yapıyor, kararlı bir duruş sergiliyor, sonuç odaklı uygulamaları devreye sokuyor.

Kırsalda yani köylerde yaşayan kadınların ve gençlerin var olmaları, tarıma katkı sağlamaları, üretmeleri için her türlü destek, teşvik, hibeyi vermekte kararlı. Bakanlık, üretecek insanları doğru bir şekilde yönlendirmeye çalışıyor.

‘Bunu neden yapıyor?’ sorusuna gelince… Cevap kısa ve net; kırsalda yaşayanların kentlere akın etmesini engellemek için.

Peki, kırsaldaki kalkınma hamlesinin temel taşları neler?

Birincisi, ilgili bütün bakanlıkların ve yerel idarecilerin koordinasyonunu sağlamak. İkincisi ise eğitimleri, destekleri, teşvikleri, doğru bölgelerde doğru insanlara adil olarak dağıtarak geleneksel tarım uygulamalarını canlandırmak.

Çünkü ana gaye, bu iki zümrenin tarımsal üretime katkısının devam etmesini sağlamak. Bunu sağlamanın en güzel yolu da orada yaşayan insanların her şeye ulaşabilmesini temin etmek. Yani bakanlıkların ortak ve uyumlu çalışması, bu noktada belirleyici olacak.

Öyle ki kendi bölgesinde üretim yapmak isteyen insanların eğitimden sağlık hizmetlerine, teknolojiden eğlenceye, tarımsal danışmanlıktan bitki beslemeye kadar yaşam kalitesini etkileyecek her şeye kolay ulaşması lazım. Tabii en önemlisi de üretilen ürünün kolay pazarlanmasını sağlamak…

İşte Bakanlık, bu noktada devreye giriyor. Yukarıda sıraladığım imkânlara ulaşabilmeleri için gerekli her türlü yatırımı kırsal bölgelere yönlendirmeye çalışıyor. Böyle olunca da kendi topraklarında üretim yapan çiftçilerin gelirleri artacak, yaşam kalitesi olumlu yönde gelişecek. Sonuçta hem kırsaldan kente göç önlenmiş olacak hem de sürdürülebilir tarım politikaları kalıcı hâle gelmiş olacak.

Umut silahıyla kuşanmak için, üretim kalesini güçlendirmek için, kazanmak ve ayağa kalkmak için…

Gençler sahne sizin! Toprak kadın girişimcileri bekliyor.

Cezalar caydırıcı olmalı!

Geride kalan sekiz ayın denetim ve ceza rakamları açıklandı. Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, 2024 yılının ilk sekiz ayında fiyat etiketi denetimleri kapsamında, Türkiye genelinde toplamda 221 bin 634 işletmeye 210,5 milyon TL idari para cezası uygulanmış.

Kesilen cezalarda aslan payı, yiyecek içecek hizmeti sunulan restoran ve kafelerin. Bu işletmelere uygulanan “tarife ve fiyat listeleri” denetim cezalarının toplamı 73,6 milyon lira. Denetlenen işletme sayısı 70 bin 814, aykırılık tespit edilen işletme sayısı ise 33 bin 731, yani her iki denetimden birine ceza uygulanmış.

Denetimlerde, turizm bölgeleri de es geçilmemiş ancak cezalardan pek nasibini aldığını söyleyemeyiz. Baksanıza adamlar hâlâ iki lahmacunla bir ayranı 2 bin liraya satma cesareti gösterebiliyor!

Cezadan murat nedir? Fırsatçıları durdurmak, fahiş fiyatı engellemek, tüketicilerin mağduriyet yaşamamasını sağlamak! Peki sağlanabiliyor mu? Kısmen! Tüketicinin büyük çoğunluğu, soyulmaya devam ediyor. “Kriz, maliyet” adı altında, maliyetlerin 

çok çok üzerinde fiyatlara ürün satılıyor, fırsatçılık yapılıyor. Her gün değişen, artmaya devam eden fiyatlardan bunu anlayabiliyoruz.

Buradan hareketle mevcut ceza ve yaptırımların caydırıcılıktan uzak olduğunu söyleyebiliriz. Neden mi? Sebep ortada; denetim sayısına göre ceza ve yaptırım uygulanan işletme sayısı sürekli artıyor.

Bütün uyarılara rağmen toplum sağlığını tehdit edecek şekilde üretim yapanlara, fahiş fiyat uygulayanlara, fırsatçılara para cezasıyla birlikte teşhir ve kapatma cezası da uygulanmalı. Cezalar caydırıcı olmalı.

Can yakanların, canını yakmalı cezalar!