İstanbul, öyle balon asarak, stock fotoğraflardan araklanmış kalp ellerle “Hadi sevelim sevilelim” diye alay edilerek yönetilecek bir şehir değil. Böyle yaparak seçim kazandılar; aslında CHP’nin kazandığı bir şey yok ortada… İstanbul şu anda niyeti, mahiyeti ve sarkık uçları muamma bir koalisyona teslim olmuş durumda; ama hadi kazandılar diyelim… İşte bu kazanan parti(ler) İstanbul’u yönetemeyecekler. Yağmaya, talana gelen bu koalisyonun parça koparma kavgaları zaten malum CHP beceriksizliğiyle birleşince işler iyice içinden çıkılamaz bir hal alacak.
“Araba israfına son vereceğim” diye karşılıksız bir vaat üzerinden algı olguyu yendi. Evet algının olguyu yendiğini kabul ediyorum. Ama artık algı işe yaramaz. “Makam arabası” diye yalan söyledikleri hizmet araçları ne olacak mesela? Cenaze işleri, evde bakım hizmetleri, denetimler, servisler derken bütün o iş araçları geri mi verilecek? Elbette bunu yapamazlar çünkü yaparlarsa sistem tepelerine çöker. Diyelim ki bunu bile yaptılar; kaç para kâr edecekler? Ele geçecek miktar İBB’nin dişinin kovuğuna yetmez. Milyarlarca bütçe kullanan dev bir hizmet ağı var orada.
CHP’nin gelmiş geçmiş bütün tarihi toplansın, bu dev hizmet ağını aksatmadan idare etmeleri mümkün değil. Ne olacak peki?..
Doğan bütün zararları, “Ekrem İmamoğlu beceriksiz ve hatalı görülmesin” diye kapatmanın bir yolunu arayacaklar… Koalisyon ortaklarının koparıp götürürken açtığı delikleri kapatmanın bir yolunu arayacaklar…
İşte sadece İstanbul’un değil bütün Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren asıl tehlike bu kapatma bütçesi arayışında çıkıyor ortaya. Bazı iş çevrelerinden gelen profesyonel yönetici ekibini İBB’de görevlendiren sermaye, elbette bir miktar destek bütçesi de ekleyebilir. Ancak İBB’nin daha sene sonu gelmeden tepe taklak olmasını engellemek için lazım olan para, Türkiye’de hiçbir holdingden çıkmaz. O büyüklükte bir para mecburen Yurtdışından gelecek. Peki o parayı nasıl sokacaklar belediyeye?..
İlk evvela “Bağış mekanizmasını” düşünecekler. “Olur mu, olmaz mı, kanunda yeri nedir, olursa millete nasıl açıklarız” gibi ciddi sorulara, ciddi cevaplar bulmaları gerekiyor. Bulamayacaklar… Algı yönetimine geri dönecekler. Ancak bu sefer tutturamayacaklar; çünkü İstanbul’u satmalarına sadece İstanbul değil Türkiye müsaade etmez. Dışarıdan vakıfların, devletlerin, şirketlerin İBB’ye niye para aktardığını millete izah demezler. Bu, öyle elinle kalp yaparak kapatılacak bir mesele değil. Bu durumda mecburen o vakıflar, şirketler ve hükümetler paraları önce yerel paravanlara aktaracaklar ve İBB, yerel gibi görünen paravan kaynaklardan bütçelenecek. Bu saçmalıklara tevessül ettikleri anda milli servet, milli emlak ve milli güvenlik için tehdit olarak millete hesap vermek zorunda kalacaklar.
Tam bu anda İmamoğlu’na laf gelmesin diye fon aktaracak olan yabancı sermaye her zaman olduğu gibi korkunç düzeyde vahşileşebilir. Öyle ki millet bu konuları görmezden gelsin, dikkatleri başka yöne kaysın diye türlü türlü kaos planları devreye sokarlar. Tam olarak bu düzeyde vahşiler…
Aşırı titiz, aşırı dikkatli ve aşırı yoğun bir nöbet bekliyor herkesi!..
CHP belediyesinde elbette bütün belediyecilik hizmetleri aksayacak ve İstanbul yaşanmaz bir yer haline gelecek; ancak bunlar sabredince düzeltilecek maddi aksaklıklar. Bir dahaki dönem AK Parti ile çözülebilir. Asıl büyük tehlike, dışarıya borçlanan İstanbul’un peşkeş çekilmesinde… Emperyalizm gönderdiği parayı Türk milletinin burnundan fitil fitil getirir. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ne, medyaya ve millete büyük iş düşüyor.