“Pedagoji gerçek bir bilim dalı mıdır” yoksa, “Annelikle vakit harcanmasına tahammül edemeyen kapitalizmin bir aparatı mıdır” diye yeniden tartışma açmaya niyetim yok… Bu zamanda herkes her şeyi biliyor zaten. Fakat ekran ekran dolaşan bazıları da Instagram başta olmak üzere sosyal medyada çokça izlenen pedagogların salık verdiği “Çocukları korona muhabbetlerinden koruyun” telkinlerinin içinde ağızlarından kaçırdıkları laflara itiraz etmek zorundayız.

Tam tersini düşünüyorum… Çocuklara salgını anlatmak, maske takmayı öğretmek, dışarıda bulaşıcı bir hastalık olduğunu detaylıca ve bolca tekrar etmek gerektiğini düşünüyorum. Çocuklar şu anda içinde oldukları salgın ve karantinayı tam ve etraflıca öğrenmelidir. Salgın hastalıklar, virüsler, bakteriler ve bulaşıcı hastalıklar meydana getiren daha birçok mikroorganizma bu dünyanın bir parçası. Daha önce 54 defa salgın olmasına rağmen bizim kuşağımız salgın eğitimden mahrum kaldı. Hepimiz salgın olunca ışık görmüş tavşan gibi kalakaldık. Doktorlar bile ilk birkaç gün “Elinizi yıkayın, temas etmeyin” demekten aciz bir halde “Konuşmak için erken; bekleyelim görelim” diye saçmaladı. Böyle rezalet olur mu, oldu… Çünkü hiçbirimizde “Salgın nedir, salgın olunca ne yapılır” bilgisi yoktu.

Çocuklara yangın nedir öğretmiyor muyuz? “Ateş bu seni yakar, ateşle oynama yangın çıkar” demiyor muyuz?.. Yangın tatbikatları, deprem tatbikatları yapmıyor muyuz?.. Tamam işte hepsinden daha yıkıcı olan salgınlar için de eğitimler yapmalıyız. “Çocuklar ateşten korkmasın, korkuyla değil sevgiyle büyüsünler, korkutmayalım, ateş denilince akıllarına ateşböceği gelsin” diyen pedagog saçmalıklarına kulak asılmaz. Çocuklara ateş öğretilir. Bin 400 yıldır salgın kuralları aynı. Salgına sebep olan hatalar da aynı, salgını önleyen tedbirler de aynı… O halde bunları çocuklara niye öğretmeyelim? Yetişkin olduklarında yeniden hatta belki birkaç defa daha karşılaşma ihtimalleri olan salgın anlarında niye anne babaları gibi tavşan olsunlar!..

Hayır efendim, tam tersi çocuklara salgını anlatıp onları eğiteceğiz. Öğretmen, doktor, idareci, esnaf, işçi, komutan, memur olacaklar ve bir salgın geldiğinde ne yapmaları gerektiğini bilecekler. “Sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” diye ağlayan çiftlik koyunlarından olmayacaklar. Cesur, bilgili, tedbirli ve içinde bulunduğu krizi yöneten hakim bireyler olacaklar. “Hepimiz öleceğiz” diye şiirler okuyan kafasında alüminyum folyoları eksik komplocuların peşine takılıp yuvarlanmayacaklar. Çocuklarımız yetişkin olduğunda kimsenin onlara “Ne olur elini yıka” diye yalvarmasına gerek kalmayacak. Çocuklarımız salgın anlarında tarım, ticaret nasıl yapılır, polis, doktor, şoför ne yapar her şeyi bilecek. Çocuklarımız karantina, izolasyon, sosyal mesafe, temizlik, bağışıklık sistemi nedir bilecek. Maske nasıl takılır, risk grupları nasıl tespit edilip korunur, el nasıl yıkanır, koruyucu kıyafet nasıl giyilir, nasıl çıkarılır, toplumsal hiyerarşi nasıl çalışır bilecek. Bin yıl önce Kara Veba tedbirleriyle şimdiki Kovid-19 tedbirleri nasıl aynıysa yarın karşılaşacakları başka bir salgının da tedbirleri aynı… Hepsini çocuklara öğretmeliyiz, çağını yöneten cesur bir nesil inşa etme fırsatını kaçırmamalıyız…