İstanbul yeni belediye başkanını bekliyor. Saraçhane’deki büyükşehir belediyesi binası adeta bir sembol. 15 Temmuz ile bütünleşen bu bölge, manevi açıdan da çok kıymetli ve şehrin tam göbeğinde bulunuyor. Bu alandaki hâkimiyet, bir başkan için sıradan bir başarı olmayacak.
Kazanılacak ‘zafer’; Türkiye’yi ve Türkiye ötesindeki merkezleri yakından ilgilendiriyor. İki kesim için de aynı şey geçerli. Cumhur ittifakı kazandığında dünyanın hangi coğrafyalarında sevinç yaşanıyor? Millet ittifakı öne çıktığında hangi mihraklarda mutluluk naraları atılıyor? Bu soruların cevaplarını bulduğunuzda konu aydınlanmış olacaktır.
Aslına bakarsanız ittifakın ikisi de bu önemin farkında. Strateji, saha çalışmaları, algı faaliyetleri ve siyaset iletişiminin tüm incelikleri bu seçim için seferber edilmiş durumda.
31 Mart öncesi başlayan seçim atmosferi 23 Haziran’a kadar devam edecek. Bu süreçte seçime giden süre, kimilerinin aleyhine kimilerinin lehine işliyor. Her şeyden öte öz eleştirisini iyi yapan, dersine iyi çalışan ve ‘doğal’ olan kazanacak.
Doğallık önemli bir vurgu. Süreç uzadıkça maskeler düşüyor, yaldızlı boyalar akıyor, süslü cümleler zehir zemberek ifadelere dönüşüyor ve halk yeni sorular sormaya başlıyor.
Son yaşananlara bakıldığında; Binali Yıldırım ciddi bir özgüven sergileyerek TV ekranında hem de tarafgirliği tartışmasız bir moderatör eşliğinde münazaraya “evet” diyor, sakin ve emin adımlarla ilerliyor, konuşmalarında yüksek tansiyon yok ve fakat mantıklı. Teşkilata bakıldığında ise öz eleştiri yapılmış, sahadaki heyecan artmış ve Sayın Erdoğan’ın 31 Mart öncesi işaret ettiği “94 ruhu” ikinci turda yakalanmış görünüyor. Süreç şimdilik Cumhur ittifakının lehine işliyor.
Ekrem İmamoğlu’na baktığımızda ise görünen ve görünmeyen bileşenleriyle sıkıntılı bir ittifakın adayı olarak ciddi bir ‘bagaj’ taşıyor. İstiyor ki sadece İstanbul’a dair güzel cümleler sarf etsin, birkaç vaatte bulunsun, kimse siyasetin diğer konuları hakkında ne düşündüğünü sormasın, “Seçimin kazanılması durumunda ittifakın bileşenleri, hangi alanlarda hak iddia edecek” sorusu gündeme getirilmesin, mesud mutlu bir şekilde süreci tamamlasın…
Siyaset arenası elbette tüm yönleriyle ele alınacak bir maraton. Dolayısıyla siyaset; iki aylık çizilecek sevimli bir profil olmanın ötesinde çok daha gerçek, idealist, yapma-yapay olmayan, dürüst bir duruş istiyor. Herkesin malumudur ki; yapaylık, gizem ve cevabı verilemeyen sorular halkın hoşlanmadığı bir atmosfer oluşturur.
TV programına gelirsek; münazara elbette seçime dair belirleyici unsurlardan biri olacak. Türkiye’nin kilitleneceği bu program, siyaset kitaplarına girebilecek unsurlar içerebilir. Dikkatle takip edeceğiz.