MHP lideri Bahçeli, 22 Ekim’den itibaren her hafta, partisinin grup toplantısında terör sorununun çözümüyle ilgili ne söylediyse arkasında durmaya devam ediyor. Bahçeli’nin son grup toplantısının ardından DEM Parti Genel Başkanı ve Eş Başkanı, Öcalan’la görüşmek için Adalet Bakanlığına başvurdu.
Bir taraftan terörden ceza alan DEM’li belediye başkanlarının görevden alınmasına karşı çıkan CHP, diğer taraftan da çözüm sürecinin dışında kalmak istemeyen ikiyüzlü ve ikircikli tavrını devam ettiriyor.
Ben bugün, çözüm isteyenlerle çözüme karşı çıkanların Kürt halkına sunduğu seçenekleri yazacağım.
2014’teki çözüm sürecinde Öcalan ile görüşmeleri yürüten üç kişiden biri olan HDP eski milletvekili Altan Tan’dan yeni süreçte Kürt halkına kimin, hangi seçeneği sunduğunu dinleyelim; “Ya Türkiye’nin yanında konuşlanıp birlikte bu sıkıntılar aşılacak veya Amerika’ya, İsrail’e, Rusya’ya sırtını dayayarak; Türkiye ile çatışarak bir konumda bulunacaklar. Birinci yol ayrımı budur. Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında mı, karşısında mı? Bence hamlenin birinci hedefi, içerideki ve dışarıdaki Kürtleri komple tıpkı Malazgirt’te, Çaldıran’da, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında konuşlandırmak.”
Tan’a göre, Kürtlerin önündeki seçenek ya Türkiye’nin yanında olmak ya da ABD, İsrail ve Rusya’nın çıkarları için Türkiye ile çatışmak. Bu tespitleri değerli kılan şey, ifadelerin Kürt kökenli eski bir HDP milletvekiline ait olması.
Terör örgütüne karşı cesurca bir mücadele yürüten ve AK Parti’de siyaset yapan eski Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan ne diyor, bir de ona bakalım; “Biz Kürtler olarak artık bir yol ayrımına gelmişiz. Ya terör örgütüne tüm Kürtleri feda edip Amerika uşağı olacağız ya da öz yurdumuz, öz devletimiz olan kendi dedelerimizin kanıyla alınan ay yıldızlı bayrağımızla birlikte bu ülkeye sahip çıkacağız.”
Sayan da Tan gibi “Kürtlerin ya Türkiye’nin yanında yer alma ya da ABD’ye uşak olma” seçeneğiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çekiyor.
Irak Kürtlerinin lideri Mesut Barzani de tartışmalara katılarak “Terörle Kürtlere hizmet edeceğini düşünen herkes, başkasına ihanet etmeden önce Kürtlere ihanet etmiş olur.” çıkışıyla terör örgütüne karşı Türkiye’nin yanında olduğunu açıkladı.
Ortaya çıkan gerçek şu ki Kürt halkı bir yol ayrımına gelmiştir. Kürt halkının önündeki birinci yol, güçlü Türkiye’nin yanında şerefli bir halk olmak; ikinci yol ise ABD’nin çıkarlarına hizmet etmek ve İsrail’in arzımevut masalındaki hedefine ulaşması için figüranlık yapmaktır!
Selahaddin Eyyubi’nin torunu olan Kürt halkının önündeki tek seçenek Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Şırnak’ı siyonist İsrail’e vermek değil; Türklerle birlikte 1187’de birlikte fethettikleri Kudüs’ü yeniden siyonist Yahudi işgalinden kurtarmaktır.
Kürtler, 1071’de Türk komutan Alparslan’ın ordusunda Anadolu’nun, 1187’de Kürt komutan Selahaddin’in ordusunda Kudüs’ün fethine; 1919’da Türk komutan Kazım Karabekir’in ordusunda Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı’na katılmış bir halktır.
ABD ve İsrail, Kürt halkını bu ordudan ayırıp kendilerine “terörist” yapmak istemektedir. Türkiye’nin, Kürt halkını bu katillerin elinden kurtarması bin yıllık kardeşliğin gereği olarak boynunun borcudur!
Cumhurbaşkanımızın bir duasıyla bitireyim; “Ey Türk’ü ve Kürt’ü İslam’ın şanlı ordusu kılan Allah’ım; Sen Türk’ün ve Kürt’ün kardeşliğini koru. Bizi tekrar bu kadim coğrafyanın barış ve huzur ordusu yap!”