Ermeniler, 1994’te Azerbaycan toprağı Dağlık Karabağ’ı işgal etmişti. Azerbaycan, 27 Eylül 2020’de başlattığı operasyonla 44 günde işgal altındaki tüm Karabağ topraklarından Ermeni askerlerini süpürüp attı.
Bu süreçte Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’a defalarca çağrı yapıp kan dökülmeden işgal ettikleri Karabağ’dan çekilmelerini istemişti.
Paşinyan arkasındaki ABD, Rusya ve Fransa’nın desteğine güvenerek Aliyev’in çağrılarına cevap vermeye tenezzül bile etmemişti.
Kardeş Türkiye’nin tam desteğini arkasına alan Azerbaycan ise başlattığı operasyonla Aliyev’in ifadesiyle “Onları it kovar gibi kovuyoruz.” diyerek Paşiyan’ın askerlerini Karabağ’dan temizledi.
Paşinyan’ın “Azerbaycan’a bir karış toprak vermeyeceğiz.” sözüne karşılık Aliyev “N’oldu Paşinyan? Ha ha haaa. Hani vermeyecektin? Cebrail’e yol çekiyordun. Raks ediydin. Ne oldu Paşinyan? Ha ha haaa. Hani yol? Şuşa’da yol inşa ediyordun. Ne oldu? Cehenneme gitti... Fizuli bizimdir, Cebrail bizimdir, Zengilan bizimdir, Ağdam bizimdir, Laçin bizimdir, Kelbecer bizimdir, Şuşa bizimdir, Karabağ bizimdir. Karabağ Azerbaycan’dır. Yaşasın Azerbaycan!” cevabını vermişti.
Dört yıl önce Aliyev ile Paşinyan arasında geçen diyaloğu neden mi hatırlattım?
Cumhurbaşkanımız Erdoğan beş ay önce Esed’e çağrı yaparak “Savaşı bitirmek ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti altına almak, Suriye’yi terör örgütlerinin işgalinden kurtarmak için Esed’le görüşebiliriz, birlikte hareket edebiliriz.” demişti.
Esed’den cevap gelmeyince bu çağrı birkaç kez daha yapıldı; hatta Esed’in patronu Putin’e bu konuda “özel ricada” bulunulduğunu da biliyoruz.
Peki Esed ne yaptı?
Cumhurbaşkanımızın iyi niyetli, samimi ve dostane çağrısını cevapsız, uzattığı eli de havada bıraktı…
Esed’in sırtını yasladığı Rusya, Ukrayna ile; İran ve Hizbullah İsrail’le uğraşırken muhalifler beş günde Halep’i Esed’den, Tel Rıfat’ı da PKK/YPG’den temizledi. Muhaliflerin önünde çil yavrusu gibi dağılan Esed şebbihaları, Hizbullah ve PKK/YPG teröristleri sahipleri olmadan hiçbir şey olmadıklarını anlamış oldular.
Bu beş günde yaşananlar bana Karabağ Savaşı’nı zaferle sonuçlandıran Aliyev’in halkına yaptığı ulusa sesleniş konuşmasındaki “N’oldu Paşinyan? Reks ediyordun. Ha ha haaa.” ifadelerini hatırlattı.
Muhalifler de şimdi; “N’oldu Esed? Reks ediyordun. Türkiye ile görüşmem diyordun. N’oldu? Sahibin İran koşa koşa Erdoğan’ın ayağına gitti. Patronun Putin telefona sarılıp Erdoğan’ı arıyor. N’oldu Esed(yan)?” cümlelerini kuruyordur.
Esedciğim, Türkiye’nin dostluğunun değerli, düşmanlığının kahredici olduğunu öğrendin mi?
Türkiye bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesidir. Tüm dünya bunu coğrafyamızla ilgili konular gündeme geldiğinde açıkça söylüyor.
Sadece bölgesinin değil, dünyanın önemli bir siyasi ve askerî gücü olan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Suriye’de savaşı bitirmek için defalarca size görüşme çağrısı yapmışken bu çağrıyı cevapsız bırakamazsınız.
Öyle yaparsanız ne olur peki?
Muhalifler seni beş günde “İti kovar gibi kovar.” Patronların koşa koşa Ankara’ya gelir, Erdoğan’a telefon üstüne telefon açar…
N’oldu Esedciğim?
Muhalif güçler katil sürüsü Nusayri canilerini, İran’ın kiralık katilleri Hizbullah’ın eşkıyalarını, ABD/İsrail’in 50 dolarlık PKK/YPG teröristlerini Halep, Hama ve Tel Rıfat’tan beş günde kovaladı.
Esed ve onu destekleyen ülkeler ile terör örgütleri artık şunu öğrenmeli; Türkiye, bir dünya gücüdür. Türkiye’ye rağmen hiçbir şey yapamazsınız!