Farklı sebepler, farklı gerekçeler, farklı tepkiler… Her ne olduysa oldu ve bir seçim dönemini daha geride bıraktık. Seçmen tepkisini ortaya koydu ve beklenmedik bir sonuç ortaya çıktı.

Peki!

Gıda ve tarım politikalarının seçim sonuçlarına etkisi oldu mu? Kesinlikle oldu!

Şöyle kısa bir hafıza turuna çıkalım ve 2019 yerel seçimlerine gidelim.

Patates ve soğan üzerinden ortaya atılan algı, devamında gelen çaresizlik ve sahipsizlik psikolojisi… İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok il ve ilçede muhalif adaylar seçimleri kazanmıştı.

Seçim sonrası yapılan özeleştiri açıklamaları, milleti anlama gayretleri, tamir ve tadilat taahhütleri iktidar partisinin kitlesini umutlandırmıştı.

Bazılarına göre bu seçim yenilgisi bir yol kazasıydı…

Ancak, 2024 seçimlerinde ortaya çıkan sonuçları görünce; tedbir, özeleştiri, iç muhasebe, seçmeni anlama gayreti vb. gibi tespitlerin lafta kaldığını söyleyebiliriz.

Değilse seçimlerde yaşanan türbülansın başka izahı olamaz!

2019 yılının patates ve soğan oyunu 2024 yerel seçimlerinde kırmızı et üzerine kuruldu. Bu olumsuzluğu kira zamları takip etti. Emekli maaşlarının yetersizliği, emeklinin kendisini kandırılmış ve çaresiz hissetmesi…İşin tuzu biberi oldu.

Gıda ve tarım ürünlerinde yaşanan aşırı zamlar ve buna karşı tüketicinin kendisini yalnız ve savunmasız hissetmesi.

Son on yılda sosyal yardım rakamlarının on kat arttığı açıklandı. Bu durum iktidar tarafından “halkla daha çok paylaşmak” adına sevindirici bir istatistik olabilir ama, ortalama vatandaş adına ve ülkenin genel ekonomik gidişatı adına pek sevinilecek bir gelişme değil.

Demek ki insanlar daha fazla fakirleşmiş, satın alma güçleri azalmış; barınma, beslenme, eğitim ve sağlık giderlerini karşılamakta zorlanıyor.

Türk-İş araştırma sonuçlarına göre Türkiye'de açlık sınırı 16 bin 739 lira oldu. Peki ya yoksulluk sınırı? Türkiye'de yoksulluk sınırı ise 54 bin 700 liraya yükseldi!

Bu olumsuz fotoğraf karşısında ekonomi yönetimi palyatif çözüm yolunu tercih etti!.. Yerel marketlerle geçici kampanyalar yapılarak dar gelirli tüketiciye nefes aldırmak istendi. Emekliyle ilgili destek vaadlerini belediye başkanı adayları üstlendi. Aşırı kira artışlarına karşı “kira anlaşmazlığı arabuluculuk raporları” yayınlayarak olumsuzluklara karşı çözüm arayışına girildi…

Demek ki neymiş!

Taşıma suyla değirmen dönmüyormuş! İstatistik yayınlamakla halkın ihtiyaçları giderilemiyormuş! Basına servis edilen göstermelik denetim görüntüleri belli ki tüketiciyi ikna edememiş.

Sahaya çıkmak, şikayetleri dinlemek, insanların dertleriyle dertlenmek gerekiyormuş. Kalıcı bir umut veremeden insanları ikna edemezsiniz!

Sokağın feryadını kimse duymadı mı, duyamadı mı, duydu da duymamış gibi mi yaptı?

Sonuç ortada…

Evet seçim gerginliği sona erdi.

Şimdi sırada geçim gerginliği var!

Esas soru, bundan sonra ne olacak? Gıda ve tarım politikaları nasıl yönetilecek?

Bir defa dün yapılan yanlışlardan ders çıkartılmalı, bugünü kurtaracak politikalar geliştirilmeli, gelecek yarım asrı inşa edecek akılcı ve insani tarım ve gıda politikaları üretilmeli…

Tencere kaynamazsa, sandıklar patlamaz!

Tencereyi kaynatacak hammaddeye ulaşmak gittikçe zorlaşıyor; tencerenin dolmasına sebep olacak çiftçi mutlu değil, emekliler zaten mağduriyetin baş aktörleri…

Bakın! Bir ülkede eğer çiftçi mutlu değilse o ülkenin mutlu olma imkanı yoktur. Bu kadar net söylüyorum.

E nasıl başaracaksınız?…

Yerel yönetimlerin tarım ve hayvancılığa destekleri son yıllarda artış gösterdi, yeni dönemde daha da artacak. Bazı belediye başkanları tarım ve hayvancılık alanında çok ciddi yatırımlar yaptı, çiftçiye destekler sundu.

Örneğin Gaziantep, Ankara, Konya ve Kayseri belediyeleri…

Bu konuda örnek olacak harika projeler hayata geçirdiler ve seçimlerde bunun karşılığını da fazlasıyla aldılar.

Otoyollar, köprüler, havalimanları yaptık. Altyapımızı büyük anlamda tamamladık. Peki bu yatırımlar ne için yapıldı?.. Sadece turizm gelirleri düşünülerek yapılmış olamaz.

O zaman… Şimdi üretim için yatırım zamanı.

Tarımda, endüstride, gıdada yeni yatırımlar yapılmalı, üretilmeli ve üretim fazlası farklı ülkelere satılmalı. Ki o yapılan yollar ve köprüler bir anlam kazansın. Bunca yatırım yeni tarımsal üretimle taçlansın.

Böylece geliri tabana yayabilir, çiftçimize kazandırabilir, gıdaya erişimi kolaylaştırabiliriz.