Tam 101 yıldır tartışıyoruz; Ermeni soykırımı oldu mu olmadı mı.?

Her yıl dönümü geldiğinde konu 1 hafta konuşulur sonra rafa kaldırılır. En hararetli olanlar bile bir yıl boyunca bir daha hatırlamaz.

İşin aslını öğrenmek, gerçeği ortaya çıkarmak başta ‘Ermeni Soykırımı vardır’ diyen zevat olmak üzere kimsenin de umurunda değil. Değil, çünkü değil Ermeniler; İnsanlık bile bu zevatın umurunda değil ve tek amaçları bu konudan siyasi rant devşirme veya Batı’ya şirin görünmedir.

Kabul etmek gerekir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu hadisede: “Bu tarihçilerin alanıdır ve tarihçilerden oluşan uluslararası bir heyet kurularak tüm Devletlerin arşivleri incelenerek gerçek ortaya çıkarılmalıdır’ diyerek en tutarlı tavrı sergilemektedir.

Bu reel ve bilimsel teklife başta Ermenistan olmak üzere ‘Soykırım Vardır’ diyenlerin ‘Hayır’ demesi zaten soykırım olmadığını ispat için yeterli bir delildir. Zaten Batı bu teklife ‘Hayır’ demek zorundadır çünkü arşivler açılırsa hepsinin geçmişi yaptıkları soykırımlarla doludur.

Devletler arasında ne oluyor ne olmuyor beni ilgilendirmez. Tarihçi olmadığım için de yazılı belgelere girecek değilim. Ben durduğum yerden Siirt’te yaşayan bir Müslüman olarak olaya “Kürtler ve Ermeniler” babından bakacağım…

Kürtler ve Ermeniler birlikte aynı şehirlerde veya komşu köylerde yaşardı; Kürtler genelde köylerde yaşar hayvancılık yapardı. Ermeniler de şehirlerde ticaret, sanatkârlık ve köylerde de çiftçilik yapardı. Bağcılık Ermenilerin ana mesleği ve vazgeçilmeziydi. Siirt’in merkezinde ağırlıklı, PKK’nın ilk silahlı eylem yaptığı yer olan Eruh (Dihê) ilçesinde nüfusun tümü Ermeniydi.

Bu sebeple Kürtçede “Kürd û raz, Ermeni û paz bi hev nakin” [Kürt ile Bağcılık, Ermeni ile Hayvancılık uyuşmaz] diye bir deyim vardır.

Kürtler, Ermenilere ‘Filleh’ (Gavur) derler. Tarih boyunca çok iyi geçindikleri ve birbirlerini sevdikleri de söylenemez. Birbirlerini sevselerdi; Kürtler, kavga ettiklerine veya düşman olduklarına “Filleh/Gavur” (Ermeni) demezdi. Kürtler, tehcir sonrası Ermenilerin müslüman olanına da ‘Müslüman’ demez; ‘Misilmênî’ veya ‘Bafilleh’ (Gavurbabalı/Atasıgavur) derler.

Peki ne oldu da birlikte yaşayan bu iki halk birbirini doğradı.?!

Rus ordusu Osmanlı Devletinin zayıflaması ile Kafkasya’dan imparatorluğun topraklarını işgale başladı. Sıra Kürdistan Coğrafyasını işgale gelince Ermeniler, Dindaşlık hissi ile Ruslardan yana tavır aldı. Kurulan Ermeni çeteler Ruslar tarafından silahlandırıldı ve bu çeteler yüzyıllardır birlikte yaşadıkları Kürtleri doğramaya başladı.

Kürt erkekleri vatanlarını ve namuslarını gavur işgaline karşı korumak için cephede savaşırken; Ermeni çeteler Kürt köylerini bastı, kadınlarına tecavüz etti, çocuklarını öldürdü. Yaşlı, kadın, çocuk demeden köydeki tüm sivilleri ahırlara doldurup diri diri yaktı. Ermeniler bu katliamları sadece Müslüman Kürtlere değil, Ezidi Kürtlere de Türkmen ahaliye de yaptı.

Bu dönemde Bitlis, Van, Muş, Erzurum, Ağrı ve Kars’tan yüzbinlerce Kürt güneye tehcir edildi. Bugün Siirt, Urfa, Mardin, Batman, Adıyaman ve diğer Kürt kentlerinde halkın ‘Macir’ (Muhacir) dediği halkın tümü o gün Ermeni katliamlarından kaçanlardır.

Ermeni çetelerin Kürt köylerinde yaptıkları bu vahşi katliamlar ve tecavüz hadiseleri bir değil bin değil. Hikayesini bildiğimiz gavur tecavüzüne uğradığı için intihar eden, hamile iken karnı süngü ile deşilen yüzlerce Kürt kadının ve dengbêjlerin (Ozan) ağıtları ile bugüne kadar gelen vahşi katliamın hikayesi var.

Sonra Rus ordusu çekildi ve Kürtler; kadınlarına tecavüz eden, katliamlar yapan bu lanetli Ermeni çetelere hesabını sordu, intikam aldı.

Ruslara karşı savaşa giden tüm Kürtler bu katliam ve tecavüz hadiselerine ya şahit oldu ya da duydu. Haliyle evlerine döndüklerinde öfkelerini ve o hikâyeleri de beraberinde köylerine getirdiler. Bu durum Rus işgali olmayan yerlerdeki suçsuz Ermenilere karşı da tüm Kürtlerde bir öfke ve nefret oluşturdu.

[Bu durum Rus ordusunun işgal ettiği yerler için geçerli. Buraya kadar Devletin de bir dahli söz konusu değil; tamamen Kürtler ve Ermeniler arasında olan hadiselerdir]

Sonra İttihat ve Terakki yönetimi ‘Ermeni Tehciri’ [Fermane Fillehen] kararı alınca;

1- Bunu cihat olarak algılayan akılsızlar. 

2- Ermenilere karşı öfke ve intikam hırsı olanlar.

3- Ermenilerin arazisinde, evinde, eşi ve kızında gözü olanlar bunu bir fırsat bilip Ermenilerin masum olanlarından da bazılarını katletti.

Tehcir kararını ‘Ölüm Fermanı’ olarak algılayan veya o şekilde yorumlanması işine gelenler başta Şeyh Mahmud Ez-Zokaydi (Sevgili) ve Şeyh Fethullah Aynkafi  (Hamidi) olmak üzere bölgenin büyük uleması “Ermenilerin ve Süryanilerin canı ve malı size haramdır. Onları öldürmeyin ve mallarını gaspetmeyin” diye fetva ilan etmelerine rağmen sol jargonla ifade etmek gerekirse ‘Halklar(!)’ onları öldürdü; kızlarına, köylerine, evlerine ve mallarına el koydu.

Hala o dönemde dedelerimizin katliamdan kurtarıp himaye ettiği sonradan Müslüman olan birçok Ermeni ile birlikte kardeşçe komşu olarak yaşamaktayız. Birçok Ermeni ve Süryaninin ev ve iş yerlerinde de vefa adına Şeyh Mahmut ve Şeyh Fethullah’ın fotoğrafları hala asılıdır.

Kısaca özetleyecek olursak; Ermeniler, Ruslarla ittifak yaparak Kürtlere ihanet etti, onları arkadan vurdu, namuslarını kirletti, toplu ve vahşi katliamlar yaptı. Kürtler de Devletin tehcir kararını fırsat bilerek onlardan intikam aldı. Ermenilerin onlara yaptığı şiddette olmasa da işi abarttı ve haksız yere masum olanları da katletti. Ermeniler ve Kürtler karşılıklı olarak birbirlerine katliam uyguladı.

[Devletin kamplarda Ermenileri katledip etmediği mevzusunu bilmiyorum. Onu tarihi belgeler açıklayabilir. Bizim memlekette kamp yoktu o konu da Kürtleri değil İttihat ve Terakki’yi yani CHP’yi bağlar]

Şimdi gelelim yazının başlığına. Neden ve kime ÖZÜR YETMEZ diyorum.?

Ermeni katliamlarına uygulamış Kürtlerin oylarıyla seçilen HDP Eş Başkanları, çıkıp Ermenilerden ve Ruslardan Kürtler adına özür talep edeceklerine; 1991’de Laçin ve Kelbajar’da Kürtlere katliam uygulayıp bir gece 15 bin Kürt öldürüp şehirlerden süren Ermenistan’dan hesap soracaklarına…

Her sene çıkıp “Ermeni Soykırımı vardır ve biz HDP olarak Ermenilerden Özür diliyoruz” diyorlar.

Biz bu coğrafyada yaşayan Kürtler, hangi köyün hatta hangi arazi parselinin, hangi evin ve hangi bağın/bahçenin Ermenilere ait olduğunu biliyoruz. Bu malların şimdiki sahiplerini de kimler olduğunu biliyoruz hatta siyasi görüşlerini de biliyoruz. (Not: Şayet bizim de elimizde Ermeni malı varsa ilk biz iade edeceğiz)

Biz bu iddiadan dolayı özür dilemenin sonrasının da ‘Tazminat ve Malların iadesi’ olduğunu; ‘Tazminat’ kısmı Devleti ilgilendirse de ‘Mal İadesi’ kısmının Kürtleri ilgilendirdiğini de biliyoruz.

Şimdi ben de diyorum ki: Ey Demirtaş ve Yüksekdağ !

Eğer soykırım varsa Özür dilemek yetmez; tabanınıza “EY KÜRTLER.! ERMENİLERİN, KÖYÜNÜ, EVİNİ, ARAZİSİNİ, BAĞINI, BAHÇESİNİ ONLARA İADE EDİN” çağrısı yapın. Bakalım Kürtler size ne diyecek.?

Ey Kürtler !

Sizin oylarınızla seçilen HDP, tarihi Kürt katliamları ve ihanetleriyle dolu olan ve 1991 yılında bir gecede Kelbajar ve Laçin’de 15 bin Kürt katleden ve tüm Kürtleri Azerbaycan’a sürgün eden Ermenistan’a hesap sorma yerine; Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki savaşta, Kürtlere sahip çıkan Azerilere karşı Kürtleri katleden Ermenilerden yana olmaları size bir şey anlatmıyor mu.?!

Selam ve dua ile..