Türkiye; Anadolu ve Mezopotomya…
Hazreti Nuh’un (as) gemisi Cudi Dağının Şırnak-Seksenler (Heştêyan) köyüne indirildiği günden beri tüm insanlığın ‘babasının evi’…
İnsanlığın babası olan Hz.Nuh’un (as), Peygamberlerin atası olan Hz.İbrahim’in (as), yeryüzünden zulmü kaldırıp; adaletin hâkim kılınmasına vesile olan Sultan Alparslan’ın, Sultan Selahaddin-i Eyyubi’nin, Yavuz’un, Fatih’in coğrafyası…
Yeryüzüne ne zaman zulüm hakim olduysa bağrından adil bir komutan ve kahraman bir ordu çıkarıp yeniden adaleti, marufu hakim kılan, İslam-İnsan medeniyetini yeniden ihya ve inşa eden coğrafya…
Ve yeryüzü ne zaman cehalete ve karanlığa boğulmuşsa bağrından bir Bediüzzaman, bir Mevlana çıkarıp ilim ve irfanı yeniden insanlığın kalbine yerleştirip insanlığı aydınlatan coğrafya…
Millet-i İbrahim’in kurduğu en büyük imparatorluğun zorba bir budama ile kütüğe çevrilmek istenen ancak Allah’ın inayeti, bir asırlık varoluş mücadelesi ile yeniden kökünü bulup gövdesini sağlamlaştıran ve son on yıldır yeniden dal vermeye çalışan koca bir çınar…
İnsanlığın ilk evi ve son esenlik yurdu. İslam milletinin ayakta kalan yegane devleti. Özelde Millet-i İbrahim’in, genelde tüm insanlığın son ümidi ve sığınağı.
Evinin en büyük odasını en iyi-yeni eşyalarla donatıp adını ‘misafir odası’ koyan; kendisi evinin vasat bir odasında ne varsa onunla yetinen ama misafir gelince nesi var-nesi yoksa onun önüne koyan koca yürekli bir milletin yaşadığı coğrafya…
İbni Haldun “Coğrafya Kaderdir” der. Dünya var olalı bu coğrafyanın kaderi de budur…
Saddam, Halepçe’ye kimyasal atınca kaçan Kürtler gelip Türkiye’ye sığındı. DAEŞ zulmünden kaçan Araplar, Türkmenler, Kürtler, Ezidiler gelip Türkiye’ye sığındı. Esed ve PKK zulmünden kaçan Kürtler, Türkmenler, Araplar gelip Türkiye’ye sığındı…
Barbar Avrupa’nın göbeğinde yapılan soykırımdan kaçan Boşnaklar, Yunan-Bulgar zulmünden kaçan Müslümanlar, Nazi soykırımından kaçan Yahudiler, İspanya’da zulümden kaçan Yahudiler gelip Türkiye’ye sığındı…
Rus zulmünden kaçan Çeçenler, Afganlar. Çin zulmünden kaçan Uygurlar. Ermeni zulmünden kaçan Azeriler. Budist zulmünden kaçan Arakanlılar gelip Türkiye’ye sığındı.
Ve bizler; Hakkari, Şırnak, Siirt, Diyarbekir, Batman ve diğer şehirlerde yaşayan Kürtler…
90’lı yıllarda o zamanın devlet aklı ve PKK terörü nedeniyle köylerimiz-şehirlerimiz yaşanmaz hale gelince yine Türkiye’mizin başka şehirlerine sığındık.
Hiçbirimiz İran, Irak, Ermenistan, Suriye, Yunanistan, Rusya’ya sığınmadık; Ankara, İstanbul, Bursa, Aydın, İzmir, Tekirdağ, Manisa’ya sığındık…
Daha dün !
PKK terör örgütü, savaşı şehirlerimize taşıyıp, sokaklarımıza çukur kazıp ölüm bombalarını gömerken hepimiz evimizi yurdumuzu terkedip yine Türkiye’ye sığındık.
Gidenler bilir. Nusaybin ile Qamişlo arasında sadece bir dikenli tel vardır. Nusaybin’de aylarca çukur savaşı devam etti ama bir tek kişi (PKK taraftarı olan da dahil) dikenli teli atlayıp PKK/YPG yönetimindeki Qamişlo’ya sığınmadı; herkes Siirt’e, Batman’a, İstanbul’a, İzmir’e sığındı…
(Lütfen bu soruyu HDPKK propagandası yapanlara sorun: Madem halk Devletten kaçıyordu neden PKK yönetimindeki şehirlere değil de Türkiye’ye sığındı; insan kaçtığına sığınır mı?)
Ba’de kulli hisab;
Burası insanlığın son esenlik yurdudur. Ümmetin kadınlarının iffet ve namuslarını korumak için sığındığı bir Ensar yurdudur. Mazluma dini, dili, ırkı, rengi, mezhebi sorulmayan tek coğrafyadır. Kimsenin bu esenlik yurduna fitne sokmaya, bu devleti zayıflatmaya hakkı yoktur.
Bugün bu devlet kendisine sığınan mazlumlara yurt, sığınma imkanı olmayan mazlumlara da kendi evlerinde TİKA ile, İHH, Deniz Feneri, Sadaka Taşı, Cansuyu, Hüdai Vakfı gibi onlarca isimle aş, ilaç ve okul olmaktadır.
Bugün gücümüz belki bu kadarına yetmektedir. Allah izin verirse bu çınarı tüm mazlumları gölgesine alacak kadar büyüteceğiz.
Bugün gücümüz Kudüs’e ses, Kudüslüye aş, Haleb’e ses, Halebliye yuva, Bosna’ya ses, Bosnalıya yuva olmaya yetiyor ama birgün elbet bu coğrafyanın asil kadınları bir Selahaddin, bir Yavuz, bir Fatih doğuracak ve her birimiz o ordunun bir neferi olup Mescid-i Aksa’yı özgürleştirecek ve yeryüzüne hak ve adaleti yeniden hakim kılacağız.
Bu ülkeye uluslararası müdahale isteyen içimizdeki beyinsizlere diyeceğim şu ki: AB/D-NATO uçağı burayı bombalamaya gelince sen ona konum atıp ‘ben sizdenim’ demen seni kurtarmayacak belki de kendi Ülkene ihanet eden bir rezil olduğun için ilahi adalet gereği ilk bombayı da sen yiyeceksin.
Dostlar !
Dünyanın, İnsanlığın ve Müslümanların iyiliği için gelin bu ülkeyi büyütelim, bu çınarı sulayalım. Aksi halde sadece kendimizin evini yıkmakla kalmaz; dünya mazlumlarının tek sığınağını da yıkmış oluruz.
Unutmayalım ki bizim de gidecek başka bir yerimiz/yurdumuz yok…
Selam ve dua ile…