Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘metal yorgunluk’ çıkışıyla birlikte herkes bir anda cebindeki hesapları çıkarıp masaya koydu. Analiz yapanlar, samimi uyarı yapanlar, hesap soranlar, parmak sallayanlar, üstü kapalı laf sokanlar, sosyal medyada itibar suikastı yapanlar, kulisler, ittifaklar, itirazlar derken herkes bir şekilde bu konunun müdahili oldu.
Ancak tüm bu tartışmalar AK Parti’nin il, ilçe ve belde başkanları üzerinden yürüdü, yürüyor; itirazım yok, tartışılmalı ve değişmelidir de. Önemli olan yapılan değişikliğin anlamlı olması gelenin gideni aratmamasıdır.
Halbuki halk nezdinde bir iktidarın çalışıp çalışmadığı, yorulup yorulmadığı parti teşkilatlarından ziyade bürokrasisinden anlaşılır. Bir il, ilçe veya köyde Karayolları ve Özel idare yol açma, genişletme, asfaltlama çalışmasını iyi yapıyorsa o hükümet/iktidar iyi çalışıyor, yapamıyorsa o iktidar çalışmıyor demektir.
Vatandaş Milli Eğitim Müdürünü tanımaz ve zaten onu ilgilendirmez. Köyünde okul yoksa, okulunda öğretmen yoksa, kış için yakacak yoksa haklı olarak hükümeti suçlar. Evet halk için gösterge budur ve bütün kurumlar için de bu böyledir.
Yani demem o ki; bir hükümetin çalışıp çalışmadığını, yorgun olup olmadığını konuşacaksak parti il ve ilçe başkanları kadar ve hatta daha fazla il ve ilçe müdürlerini konuşmamız lazım.
Siyaset kurumu daha çabuk yıpratıyor olabilir çok yorucu da olabilir ama bu idareci memurların çelikten olduğu ve asla yorulmadığı anlamına gelmez.
Bu ülkede cumhurbaşkanı da değişiyor, başbakan da değişiyor, valiler de değişiyor, parti genel başkanları da, milletvekilleri de, il ve ilçe başkanları da değişiyor ama nedense Anadolu’da il ve ilçe müdürleri pek değişmiyor.
ANAP döneminde de, DYP döneminde de, MHP döneminde de, DSP döneminde de, Refah Partisi döneminde de, 28 Şubat sürecinde de ve AK Parti döneminde de müdürlük yapan adamların yorulma ihtimalini nedense hiç düşünmüyoruz.
Yaşları ve çok çalışmaları nedeniyle yorulmaları bir yana insan bu kadar farklı siyasi partilerle uyumlu çalışma adına sergilediği kıvrak hareketler nedeniyle yorulur. Onu bırakın insanın bu kadar hızlı dönüşü insanın ruhunu yormaz mı?
Evet hükümet eden siyasi partilerin teşkilatları önemlidir; konuşalım, tartışalım ve değiştirelim ama aslında bu teşkilatların halk nezdindeki göstergeleri olan kendini koltuğa vidalamış bürokratları da konuşalım.
Dün makam masasından ve koltuk altından Zaman Gazetesini eksik etmediği için memurları Zaman Gazetesi abonesi olmak zorunda bırakan, FETÖ temsilcileri kurumuna gelince onları kapıda karşılayıp etraflarında pervane olup, memuru da onlara itaate mecbur eden, her akşam sohbetlerine gidip başköşede oturup maklubeleri iştahla midesine indirip, memuru da oraya kanalize eden, bir memurunu en ufak işi için bilen FETÖ yaranma adına FETÖ referansına mecbur eden…
Ancak! 17/25 sonrası temkin pozisyonuna, 15 Temmuz sonrası da ‘FETÖ ile en çok mücadele eden kahraman’ moduna geçip; memurlarını bakanlığa ‘sohbete gitti, zaman abonesi oldu, banka hesabı açtı…’ diye bildirip açığa aldıran ve ihraç ettiren sütten çıkmış ak kaşıklar da yorulmuş olamaz mı?
Bu metal yorgunluk sadece parti teşkilatları için mi geçerli, bukelamunları bile hayrete dönüştüren rengarenk bürokratlar yorulmaktan münezzeh mi? Hem FETÖ ile hem de 15 Temmuz sonrası AK Parti ile tam uyum içinde çalışan bir müdürün ruhu zaten yeterince yorulmamış mıdır?
Sivil Toplum ve siyaset camiası içinden biri olarak; bir hükümetin vatandaş içindeki göstergesinin kendi teşkilatlarından daha çok hizmetleri vatandaşa götürmekle yükümlü bürokratların olduğuna inanıyorum.
Bu nedenle parti teşkilatlarının elden geçirilmesi, yenilenmesi kadar başta üst bürokrasi olmak üzere il ve ilçe müdürlerinin de aynı hassasiyetle gözden geçirilmesi gerektiğini inanıyor ve bu görüşümü sizlere bu vesile ile paylaşıyorum.
NOT: Düne kadar birbirlerinin kuyusunu kazan teşkilat mensuplarının da Reis’in ‘Metal Yorgunluk’ çıkışı sonrası kazma-küreklerini (makam-mevkilerini) kaybetme ihtimaline karşı birbirleriyle kurdukları ittifakın ve bir anda birbirlerine duydukları aşk ve muhabbetin de yılın 365 günü 7/24 halisane duygularla devam etmesini ümit ve talep ediyorum.