İş gücü kavramı için insanların bir şey üretebilmek adına kullandıkları fiziksel ve düşünsel imkânların tamamıdır demek son derece yerinde bir tanımlama olur.

Buradaki üretmek kavramı ise bir ürün üretmek veya bir hizmet üretmek anlamında değerlendirilmelidir.

Örneğin kod yazımı yapan bir yazılımcı parmaklarıyla fiziksel yetilerini kullanıp kodları programa yazarken düşünsel yetisiyle de hangi kodun nerede ve nasıl yazılacağının kararını verir.

Bir kafede çalışan garson ise fiziksel gücü ile müşterinin verdiği siparişi masasına getirirken hangi müşteriye ne getirileceğinin kararını ise düşünsel yetileriyle ortaya koyar.

Dolayısıyla neredeyse birçok iş gücünde hem fiziksel hem de düşünsel yetilerin tamamı neredeyse kullanılmaktadır demek yerinde olur.

Ama öyle iş gücü kullanımları vardır ki sadece düşünsel veya sadece fiziksel yetilerin kullanımıyla yerine getirilmektedir.

Her iki yeti kullanıldığı için en verimli iş gücüne genç yaşlarda rastlamak mümkündür.

Yani gençlerin fiziksel güçlerinin de düşünsel güçlerinin de en verimli olduğu çağlar 15 ile 30 yaş aralığındadır denilebilir.

Ülke olarak genç nüfusun azımsanmayacak kadar ciddi rakamlarda olduğu gerçeğinden yola çıkarak bu nüfus gücümüzü verimli anlamda kullanmak hem ülke ekonomimiz hem de gençlerin gelirlerinin artması anlamında son derece önemlidir.

Ama maalesef ülkemiz bu gücünü çok da iyi kullanamamaktadır. Yapılan araştırmalara göre, ülkemizde bulunan 15 ile 25 yaş arasındaki gençlerin dörtte birinden fazlası ne okumakta ne de çalışmaktadır.

Bu çok ama çok korkunç bir rakam konumundadır. Düşünür müsünüz lütfen, bir ülkenin en verimli çağında olan gençlerinin dörtte biri yani çeyreği ne eğitim görmekte ne de çalışmaktadır.

Bunun yanında bu gençlerin her biri sadece tüketmekte ve hiçbir şey üretmemektedir.

Bir anlamda ekonomi içinde oldukça büyük bir yük durumundadırlar. Hele ki ekonomik anlamda sorunlar yaşayan ülkemiz için bu yükün ne anlama geldiği özellikle ekonomistler açısından ortadadır.

Hem ekonomiyi toparlamaya ve rayına oturtmaya çalışıyoruz hem de gençlerimiz boş boş ortada gezinerek toparlamak istediğimiz ekonomimize negatif anlamda yük olmaya devam ediyor.

Diğer taraftan gençlerimiz boş gezerken birçok sektör yurt dışından gelen yabancı işçi ile çalışmaya gayret gösteriyor.

İkilemin büyüklüğünün farkında mısınız? Kendi gençlerimiz çalışmaz iken iş dünyamız yabancı işçi çalıştırmak zorunda kalıyor.

İnanın bu durum Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda ve sonraki dönemlerde bu cennet vatan için canını veren tüm şehitlerimizin canlarını çok acıtıyordur.

Tüm şühedamız yarın bize yani bu gençliğe, “Biz size bunun için mi bu vatanı emanet ettik?” dediğinde verilecek cevabın ne olacağı gençlerimizin olaya bakış açılarını ortaya koyacaktır.

Buradan tüm gençlere birkaç öneride bulunmak istiyorum; üretkenliğinizin en yüksek olduğu bu dönemlerde yapmak istediğiniz işlerde muhakkak çalışın, çabalayın ve ülkemizin ekonomik kalkınmasına yardımcı olun.

Hedefi olan her gencin aynı zamanda hem eğitimine devam edebileceği hem de boş zamanlarında ekonomik güce katkıda bulunabileceği gerçeğiyle hayata sımsıkı sarılın.

Yarın sizlerin de çocuklarınıza anlatabileceğiniz, ben de bu ülke için şunu yaptım diyebileceğiniz anılar biriktirin.

İman, inanç ve kararlılıkla hedeflerinize yürümeye devam ediniz ki uzak hedefler daha yakın olsun.