“İnsan Talihinin Bîçareliği”
Osmanlı’nın son Cumhuriyet’in ilk neslinden Ahmet Hamdi Tanpınar, ölümünün 60. yılında hâlâ tartışılıyor. İlk şiiri “Musul Akşamları” Temmuz 1920, Abdullah Efendi’nin Rüyaları 1943, Beş Şehir 1946 ve Huzur 1949 yılında yayımlanır. Kendi ifadesi ile ‘sükût suikastı’na maruz kalan Tanpınar, en kıdemli öğrencisi Mehmet Kaplan’ın ‘Hoca’ olarak üniversitede etkili olmasından sonra yetiştirdiği öğrenciler marifetiyle 1980 sonrası Türk Edebiyatı’nın en çok okunan, konuşulan, üzerine tez yazılan, makale ve sempozyum bildirileri sunulan isimlerinden biri haline gelir. Yaşasaydı bu ilgi karşısında şaşıp kalır; hatta ait olmadığını net bir lisanla ifade ettiği muhitin ilgisinden dehşete düşebilirdi. Burada Tanpınar konuşulmasın diyenlerden değilim; ancak Tanpınar’ı nasıl ve hangi muhit üzerinden konuşmalıyız?
Geçmiş kültürel birikime yaslanarak ‘ben Şarklı değilim’ diyen Tanpınar, sağcı olmadığını, Fransız milliyetçiliğine yakın durduğunu ifade ettikten sonra kendisini “demokratik sosyalist” ve bağımsız entellektüel olarak tarif eder. Tanpınar’sız ilerleme kaydedemeyen genç akademisyenler, öğretilenleri tekrarlamaktan uzaklaşmadıkça Tanpınar mitleşerek ve kanonlaşarak konuşulmaya devam edecek.
***
Bursa, Yıldırım Belediyesi ile Kültüre katkıları ve nitelikli yayınlarıyla hayatımıza dokunan Zeytinburnu Belediyesi vefatının 60. yılında Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar adına sempozyumlar gerçekleştirdi. Bursa’nın “2022 Yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti” olması münasebetiyle Yıldırım Belediyesi’nin ev sahipliğinde belediye ve Türkiye Yazarlar Birliği "60 Yıl Sonra Ahmet Hamdi Tanpınar Bilgi Şöleni" gerçekleştirdi. Oturum ve bildiri başlıkları incelendiğinde yeniden "ansiklopedik aktarımlar, edebiyatta kanon olarak Tanpınar, güzellemeler ve yüceltici övgüler"le sınırlı tutulduğu "vehmi ile hülyalarda" yaşamaya devam ettiğimizi gördük. Sosyoloji hocalarının Tanpınar'a yönelmelerini önemli buluyorum. Hatta felsefe bilimi bakımından da yeni arayışlara girilmeli ve eserleri bu disiplin çerçevesinde gözden geçirilmelidir.
Türk Modernleşmesi, Tanpınar eserleri bağlamında oluşturulan algılardan sıyrılarak yeni bir okuma ve değerlendirmeye tabi tutulmalı ve Osmanlı geleneğinden Tek Parti Milletvekilliğine yapılan yolculukta yaşanan entellektüel kriz, vehim ve eşik günlükler üzerinden araştırılmalıdır. Şûralar, bu yeni arayışlarla yapılmalı ve farklı bilim disiplinleri üzerinden Tanpınar’a bakılmalıdır. Yıldırım Belediyesi bilgi şöleninde değerli bilim insanı Prof. Dr. Ercan Yıldırım kardeşimin "Türk Düşünce Hayatında Tanpınar" başlıklı sunumuna ek bir başlıkla 'Tanpınar'ın Türkiye'deki Dini Yaşama Biçimine Bakışı' da eklenebilirdi. Birileri "Tanpınar’ın Gönlüne Seslenen Yol: Celvetîyye" başlığını hatırlatabilir; ancak bir meşrep üzerinden din anlayışına varmanın mümkün olmadığını düşünenlerdenim. Dr. Celal Fedai'nin "Şiiri Kurarken Zamanı Kaçırmak: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şiirinde Fikir" başlığı ilginç çağrışımlara gebe. Eğer bildiri, şiiriyle sınırlı tutulduysa, tezin de sınırlı kalacağı endişesi taşıdığımı belirtmek isterim. Bursa'daki sempozyumun organize edilmesinde D. Mehmet Doğan imzası, tek başına sempozyumu değerli kılar.
İstanbul’da belediyelerin kültüre ilgisi mercek altına alınırsa Zeytinburnu Belediyesi, burada tartışmasız öncü belediyelerden biridir. Başkan Ömer Arısoy’un Başkan Yardımcılığı döneminden itibaren dönemin Belediye Başkanı Murat Aydın’la başlattıkları kültürde farklı ve nitelikli olma yolculuğu hız kesmeden devam ediyor. Yayımladıkları pek çok eserin şimdiden sahaf raflarında yer alması bu büyük ve titiz çabanın bir sonucu. Yaptıkları nitelikli sempozyum ve yayınları liste olarak yazsak bu yazının kelime sayısından çok daha fazla alan gerek. Kültürün konuşulduğu, nitelikli yayına dönüştüğü hatta kısa zamanda mevcudu kalmayan süreli yayınlarıyla hayatımıza dokunan ve gelecek nesiller için arşiv niteliğinde kıymetli eserler hazırlayan sayın başkan ve ekibini tebrik ediyorum.
Son olarak davetlerine icabet edemediğim ve dijital yayınını izlediğim “Vefatının 60. Yılı Anısına, Ahmet Hamdi Tanpınar Sempozyumu” yeni kimi sesler taşımasına rağmen klişe Tanpınar kanonu sınırlarının dışına çıkamadı. Prof. Dr. Nabi Avcı’nın muhit ve çevre vurgusu ile açış konuşmasını yaptığı sempozyumda Kurtuluş Kayalı genel bir çerçeve çizdi. Dr. M. Kayahan Özgül’ün “XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi”ni eleştirmesini cesur buldum. Bu tür eleştirel bakışların akademi çevrelerinde artması gerek. Prof. Dr. Uğur Tanyeli’nin mimariyi merkeze alan sunumu da Tanpınar ve eserleri ile ilgili biri olarak dikkatimi çekti. Yayımlanacak bildiri kitabını sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Tekrar tebrik ediyorum.