Başlık bu!

Fakat önce İstanbullular olarak dünkü perişanlığımızı yazmam lazım.

25 yıldır İstanbul’dayım. 95’te geldim ama 94 öncesini de biliyorum. Bana denk gelen kısmı yani 95 sonrası için konuşayım. AK Parti belediyeciliğinde böyle bir beceriksizlik görmedim. 2017 kışında dehşet bir kar yağışı vardı. 120 cm yüksekliğindeki yağış nedeniyle dış kapımızı açamıyorduk. Güvenlik kapı girişlerinden tünel gibi kazılar yaparak site dışına çıkışları sağladı. Ara sokaklardan ana artele bağlandığımızda sorunsuz bir şekilde işimize gücümüze bakabilmiştik. Kar, afete dönüşmedi.

Peki bu nasıl oldu?

Belediye Başkanı Kadir Topbaş gece saatlerinden sabaha kadar operasyonu yönetti ve saat başı halka bilgi verdi. Yemek için restauranta gitmedi! Uyumak için de eve aynı şekilde gitmedi. İşinin başında durdu.

Öncesinde otobüsler de dahil küreme araçları vs. belediyenin tüm araçlarının bakımı rutin bir şekilde yapılmış, hazır bekletiliyordu.

Resmi rakamlara göre 2017’de kullanılan tuz miktarı; 136 bin ton. Solüsyon miktarıysa; 539 ton. 2022 kışına geldiğimizde kullanılan tuz; 41 bin 670 ton, solüsyon ise; 21 ton olarak netleşti. Rakamlar hizmetin nasıl gerilediğini, suçlunun ne kar, ne de vatandaş olduğunu söylüyor. Suçlu kim, ortada.

Dün gece ne oldu?

İstanbullular olarak 60 cm’lik kara çakıldık.

İstanbul’un son 25 yıllık tarihinde ilk defa kar küreme araçları caddelerde kayarak yolları kapattı, kaza yapan dev belediye aracının şoförü alkollü çıktı, otobüsler yollarda kalarak trafiğin çakılmasına sebep oldu. Sokakta, 6 tane belediye otobüsünü, kara saplanmış bir şekilde gözlerimle saydım.

10 km’lik yolu insanlar 15 saatte gidemediler.

Gebe ve hastalar perişan oldu. Yolda doğum yapanlar, aç ve susuz kalan çocuklar… Yakıtı biten, donma tehlikesi yaşayan vatandaşlar, can korkusu yaşayan insanlar… Kaygısı artan vatandaşlarımız bir gazeteci olarak bize kadar ulaştılar. Biz de sosyal medyada halkımızın sesi olduk.

Diyanet, camileri açtı. AVM’ler, binlerce vatandaşa sığınak oldu. AFAD ve Kızılay yollarda acil yardım operasyonu yaptı. ÖNDER, Ensar Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Türgev, Tügva, İMH gibi STK’lar valilik koordinasyonuyla yurtlarının kapılarını yolda kalmış, donmuş ve aç kalmış vatandaşlarımıza açtı. İHH yollarda çorba dağıttı. Ve yine ana artellere yakın halkımız caddelere inerek çay ve çorba dağıttı. Adeta bir seferberlik hali yaşandı.

Peki, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ne yaptı?

Saat 18.00’de balıkçıya giderek akşam yemeğini yedi, sonrasında AKOM’a geçti. 22.58’de bir açıklama yaptı. Ve sonrasında bir daha ses seda çıkmadı. Ta ki sabah mesai saati başladıktan sonra 9.30’a kadar. Ekrem İmamoğlu bitmek bilmeyen, uzun gece boyunca kim ne yaşadı, uyumadan önce hiç düşündü mü acaba? Vatandaş öldü mü, yolda mı kaldı? Acaba kimin umurundaydı?

CHP Milletvekili Mahmut Tanal da çıkmış, onca sorun varken benim tivitlerimi kendine stres kaynağı yapmış! Baktım 24 Ocak gecesi hiçbir tiviti yok! Yani savunduğu İmamoğlu gibi o da halkın durumunu merak dahi etmeden tatlı uykusundan taviz vermemiş. Vekillik maaşı alan bir kişiden bahsediyoruz.

Peki ne diyor?

İmamoğlu balıkçıya gitmemiş ve tivitlerimde gittiğini ifade ettiğim için ve geceye dair sorunları aktardığım için özür dilemeliymişim!!!

İmamoğlu, halk yolda çakılmışken sefa içinde yemek yemeğe gitti mi? Gitti. Bunu hem İmamoğlu hem de restaurant sahibi doğruladı mı ? Doğruladı. Peki şimdi kim özür dileyecek? 

GOEBBELS’E HAKSIZLIK YAPMAYIN! ALGIDA DA BAŞARISIZLAR!

Önce İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu özür dilemeli ki hakkını teslim edeyim, bu sabah “mağdur halkımızdan özür dileriz” dedi.

Sonrasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu özür dilemeli! Böyle bir rezaletin müsebbibi olan belediye başkanının, CHP’ye üye olması hasebiyle.

Ve CHP’li Mahmut Tanal! Özür dile! Neden mi? İmamoğlu’nun balıkçıdaki fotoğraflarını yalanlayarak; Birincisi, toplumu yanılttığı için.

İkincisi, şahsımı hedef gösterdiği için.

Haber doğru, İstanbul’un kar bataklığına gömüldüğü doğru, binlerce vatandaşın on beş saatin üzerinde çile çektiği doğru, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’den Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu’na kadar ilçe belediye başkanlarının gece evlerine gitmeden çalıştığı ama Ekrem İmamoğlu’nun ancak sabah 9.30’da halkın karşısına çıkabildiği de doğru.

Bizde yalan, manipülasyon, “rızanın imalatı” süreçleri, Goebbels taktikleri olmaz. Bu konuda siyasetçi, gazeteci ve akademisyen kesiminden kimlerin ne yaptığını gayet iyi biliyoruz. Fakat icraatta mahir olamayanların algıda da sınıfta kaldıklarını görmüş olduk. Hepten bir beceriksizlik hali! 

KİM HESAP VERECEK?

Konuyu özet babında, Twitter’dan şahsıma sataşan CHP’li vekile şöyle ifade edeyim;

Yağışı afete dönüştüren şey; organizasyonsuzluk, hazırlıksızlık, görevi savsaklama, liyakat sahibi olmayan hazır listelerdeki kişilerin işe alınması, vizyonsuzluk idi vs. vs.

60 cm’de kitlenen, kara gömülen İstanbul’un hesabını önce belediye başkanınız sonra CHP’li tüm yetkililer verecek, vermezlerse de sandıkta hesabı alacaklar. Görmezden gelmeyi, saklanmayı veya “en iyi savunma, saldırıdır” prensibinizden yola çıkarak kurgu da olsa ona-buna sataşarak dikkat dağıtmayı tercih edebilirsiniz. Bu da sizlerin ilm-i siyasetinizin bir parçası!

Tabi sizin işiniz de zor(!) Sanırım CHP’liler olarak, sabah kahvesinden sonra, konforlu koltuğunuzda düşünmeye başladınız! Acaba buradan nasıl bir algı yaparız, nasıl bir hedef saptırırız da İmamoğlu’nun üzerinde yoğunlaşan stres birikimini farklı taraflara yönlendirebiliriz, diye.

Sonuç; Çuvalladınız.