Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi’nde yürürken çan sesleri sıradan ve fakat ezan sesi aranandı.
Taksim’de pek çok kilise ve sinagog varken neden cami yoktu?
Taksim civarı Osmanlı’da daha çok Müslüman olmayan azınlıkların yaşadığı ve ticaret yaptığı bir alandı. 1800’lü yıllarda, Gezi Parkı diye bildiğimiz alana Topçu Kışlası inşa edildi ve içine küçük bir cami konduruldu.
Taksim’in tek ve küçük camisi, ne var ki 31 Mart Vakası olarak bildiğimiz Abdülhamid Han’a yapılan darbe sürecinde yoğun topçu atışıyla birlikte zarar gördü ve 1940’ta da tamamen yıkıldı.
Taksim’in ezansız kalmasını dert edinen merhum Adnan Menderes, Taksim Meydanı'nda bugün cami yapılan alandaki küçük bir parseli, belediyeye cami yapımı için tahsis etti.
1956 yılında bazı iş insanlarının ve siyasilerin içinde bulunduğu "Taksim Camiini Yaptırma Derneği" kuruldu.
Ne var ki, Adnan Menderes’ten bu güne pek çok dindar, muhafazakar, sağ siyasetçi buna niyet etse de vesayetçi odaklar, sol-seküler yapı konuyu yargıya intikal ettirmiş ve sayısız engel çıkarmıştır.
Sanki birileri “Burası bizim kurtarılmış bölgemizdir. Burada ezan okutturmayız” demiştir.
Taksim, bu anlamda bir çekişmenin odağı haline gelmiştir.
Milli Görüş fikriyatının temsilcisi, Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan da tıpkı Menderes gibi Taksim’e cami yapılmasının gerekliliğini ifade etmiş ve halkına vadetmiştir.
1994’te Refah Partisi’nin İstanbul Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, propaganda sürecindeyken Taksim civarında yüksek bir binanın tepesinde basına röportaj vermiş ve Taksim Camii’nin yapılacağı yeri işaret etmiştir.
Elbette kolay bir hedef değildi. Ki Erdoğan bu konuda sol cenahtan ağır bir baskıya maruz kalmıştır.
O günlerden bu günlere Cumhurbaşkanı Erdoğan milletine verdiği sözü tutmuş ve 27 senenin ardından Taksim Camii’nin açılışını gerçekleştirmiştir.
Tayyip Erdoğan iktidarı döneminde ekonomik, kültürel, askeri, siyasi pek çok başarıya imza atmış bir liderdir. Ve fakat bu millete hediye ettiği iki manevi hediye, halkımızın gönlünde ayrıcalıklıdır. Bu hediyelerden birincisi Ayasofya Camii’nin aslına rücu ettirilmesidir ki, bu gelişme ülkenin bağımsızlık ve egemenlik sembollerindendir. İkincisi de; bu ülkede hiçbir metre kareye “kurtarılmış bölge” maksadıyla bakılamaz anlayışının sembolü olarak Taksim Camii’nin inşa ettirilmesi ve ibadete açılmasıdır.
Cumhurbaşkanımıza bu iki göz bebeği için şükranlarımı sunarım.
Abdülhamit Han’ın tahttan indirilmesiyle birlikte ezanların sustuğu Taksim’de, 112 yılın ardından yeniden ezan-ı şerif yükseliyor. Bunun anlamı ve önemi o kadar derin ki… İşte bu nedenle Tayyip Erdoğan büyük bir nasiple milletimizin gözünde daha da yücelmiş durumdadır.
Şimdi hep birlikte şükür secdesi zamanı.
Eminim tüm halkımızla aynı duyguları paylaşıyoruz.
Babamın düşünceli, duygulu ve derin bakışları hafızamda canlandı.
İki sene önce memleketten geldiğinde, Taksim civarından geçerken caminin inşaatını gördüğünde donakalmıştı. İnşaatı gördüğümüz an durduk ve babam uzun uzun inşaatı seyretti. Seyrederken ruh ve gönül dünyasından nelerin geçtiğini tahmin edebiliyordum. Konuşmadık, sadece sessizce izledik.
Büyük, uzun ve zorlu bir mücadelenin sonucu olarak Taksim Camii…
Anlatılmaz, yaşanır.
Hayaldi, gerçek oldu.
Şükür, hamd ve sena Yüce Rabbimize.