“Bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşyalar bile” diyen Peyami Safa’da yaşamak, hakikat…
Yalan varsa, duruş yok. Yalan varsa, dava yok. Yalan varsa, insanlık yok.
Şuura riayet yoksa yaşamak da yok… Onlar yaşarken çirkinleşmekten zevk alan zümredir.
Gözünüzün içine baka baka yalan söyleyip, gülümseyenler yok mu? Bir parça asalet, bir parça onur olsa onlarda, bu kadar “ dünya” diye kendilerini parçalamazlar…
Felç olmuş bir ahlakta edep, hayâ olmayacağı kesin. Yalan, utanma duygusunu yok eder.
Kendine saygısız, vicdansız, doyumsuz bir nesil, manevi cephede çürümüş bir nesil; batılı ağzıyla konuşarak tutunur yaşama.
Bedenindeki acıyı değil, ruhundaki acıyı önemseyen Peyami Safa şöyle der: “Bizim bizden başka düşmanımız yoktur.”
Özde yaşıyorsan, yalnızsın. Dünya hırsıyla yaşıyorsan, kalabalıksın.
Yalnızlık mütevazı, adaletli, merhametli oluşa davet eder. Kalabalık da intikama, entrikaya, alçalışa.
Yaşamak bir duruştur. Kırılmaktır, kaybetmektir.
Nefsini saltanat bilenlere, doğruyu haykırmaktır. Eğriyle savaşmaktır.
Yaşamak, mücadeledir.
Onur için nefes alanlar, dava ruhuyla yaşarlar. Onlar hakikatin izleridir.
Behlül Dana, Bağdat’ta yaşayan bir Hak aşığı, meczup. Dünyaya itibar etmeyen bir veli kul. Hazır cevaplı, zeki biri. Günlük konuşması dahi insanlara ders verecek nitelikte, mana âleminin yolcusu…
Bir gün Behlül’ü kabristanda, ayaklarını kabir taşlarının arasına sokmuş, toprakla oynarken görenler,
“Ey Behlül burada ne yapıyorsun” diye sorarlar.
Sakince şu cevabı verir: ‘‘Bana eziyet etmeyen, gıybetimi yapmayan insanlarla oturup sohbet ediyorum. Bunlar sağ olanlardan daha emin.’’
Mala, mülke, şana, şöhrete tapanlar, onlar sanki ölmeyecekmiş gibi dünyalık biriktirirler…
Gerisi hile, adaletsizlik ve zulümdür.
Alın terinin yok sayıldığı bir çağdayız. Kolay kazanç tutkusu, gözleri büyülemekte.
Oysa insanca yaşamak demek, emekle yaşamak demektir.
Dünyayı arzulayanlara şöyle sesleniyor Necip Fazıl: “Üç günlük dünya için gayret üstünde gayret/ Ebedi bir hayat için ise gayret yok hayret.”
Necip Fazıl’da yaşamak, adalet, hak, doğruluk onda yaşamak disiplinli bir imanla mümkün…
Yanlışlarla çölleştik, mağaranın çocukları olarak büyüyen biz, Medine ruhuna uyuşmayan rüyalar biriktirdik. Yaşamak, öze dönüş aşkıdır.
Asla, hakikate dönüş umudunu taşımaktır, yaşamak…
Bugünün penceresine şöyle sesleniyor Cemal Süreya: “Aşk, ‘bir kişiye adamaktır kendini’ derlerdi hani. Düzeltiyorum, ‘Aşk bir kişiye hep aldanmaktır’ oysaki.”
Kalbinize emanetsiniz…