Mısır’ın ilk sivil Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye 20 yıl hapis, 22 İhvan mensubuna da idam cezası verildi. Hakkında kesinleşmiş bir idam kararı bulunan Müslüman Kardeşler lideri Prof. Dr. Muhammed Bedii’nin idam kıyafetiyle getirildiği duruşma fotoğrafları yayımlandı. Darbeci Sisi yönetiminin, İhvan’ın direnişini kırmak için idam kıyafeti giydirerek gözdağı amacı güttüğü ortada. Fakat Muhammed Bedii’nin tavrı o kadar asildi ki, Müslümanlara gözdağından ziyade moral olmuştur muhtemelen. “Kimseden asla merhamet, af dilemeyeceğim. Ölüm emri yeryüzünde değil; gökyüzünde verilir” diyen bakışı manalı, gülüşü manalı, duruşu vakur bir şekilde…

Biz aynı tavrı ”Suçum Allah’tan başkasına kulluk etmemektir. İdam da edilsem sadece O’na kulluk eder, ondan af dilerim. Kula kulluk etmem” diyerek idam sehpasına yürüyen Bangladeş Cemaat-i İslami liderlerinden şehit Abdulkadir Molla’da gördük.

Aynı tavrı henüz geçen hafta idam edilen ve özür dilerse affedileceğini söyleyenlere “Ben Bangladeş’te İslam’ın hakim olması için gayret ettim. Zalimlerden af dilenmiyorum” diye cevap verdiği için idam edilen yine Bangladeş Cemaat-i İslami lideri-yazar M. Kamaruzzaman’da gördük.

Suriye’de zalim Esed rejimine karşı başına konulan 200 milyon dolar ödülle savaşan ve cephenin en önünde mücadele eden Livaul Tevhit Tugayları’nın nur yüzlü yiğit komutanı Abdulkadir Salih’te de gördük.

“Bir gün hepimiz öleceğiz. Ya Apaçi’yle ya da kalpten. Ben Apaçi’yle ölümü tercih ederim” diyen ve kısa bir zaman içinde Apaçi helikopter saldırısıyla şehit edilen Hamas liderlerinden Abdulaziz Rantisi’de gördük. Filistin’de, Afganistan’da, Suriye’de, Çeçenistan’da, Bosna’da… Şehitlerin bereketiyle zafere giden yolların açıldığını gördük.

Yaşayan şehitleri idam edebilirsiniz, infaz edebilirsiniz; ama öldüremezsiniz!

Politika, siyaset, çıkar ilişkileri, senin-benim kavgasının ötesinde, ümmetin nice yiğit evladı, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için zalime karşı savaşmaya çalışırken düşüyor toprağa.

Düşen biziz her seferinde evet. Fakat her seferinde ayağa kalkan da biziz. Bizim tarihimiz, başkalarının sanal, hayali ve sadece imajlara dayanan tarihine benzemez. Bizim tarihimiz kahramanlık tarihidir. Acının, zulmün yokluğun içinde, erdemin, fedakârlığın ve asaletin tarihidir. Kaskatı vakıa olarak hayatını aziz bildiği davası için gözünü kırpmadan verebilen yiğitlerin tarihidir. Biz “yenilgi yenilgi büyüttükleri zaferlerle” yürüyenlerin nesliyiz.

“İslam’ın ilerlemesini sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve isyankâr ruhlu kimseler gerçekleştirecektir” diyor ya rahmetli Aliya.

İslam coğrafyasında yaşanan savaşlardan, katliamlardan işgallerden dolayı ümitsizliğe kapılanların olduğunu görüyorum bazen. Hayır. Ümitsiz değiliz. Bilakis eskiye göre ümidimiz daha diri, daha canlı. Ümmetin güzel insanları, zalim iktidarlara başları dik, hakikati haykırıyor ve darağacına gülümseyerek yürüyebiliyorlar. Bu bizim gücümüz ve artık zalimler karşısında zafere giden yolda olduğumuzun emaresi.

Direniş, dirilişin göstergesidir. Ayağa kalkmanın ve boyun eğmemenin göstergesidir. Şehit haberleri geliyor, içimiz yanıyor elbette ve çaresizlik hissiyatına bürünüyoruz bir şey yapamamaktan dolayı bazen. Fakat şunu anlamak gerek. Şehit varsa savaş vardır. Savaş taraflar arasında olur. Zalimler zulümlerini artırsalar da onlara karşı direnen, mücadele eden ve boyun eğmeyen ümmetin yiğitleri de var. Artık eskisi gibi zalimlerin zulmünü sineye çekip zillet içinde yaşamaya razı olmuyor Müslümanlar. Doksan yaşındaki lideri de yirmi yaşındaki delikanlısı da şehadetin şerefini, boyun eğmenin zilletine tercih ediyor. Önceden hem zulme uğruyor hem zillet içinde yaşamaya mecbur ediliyorduk. Şimdi mücadele var ve bu duruş karanlık günlerin sonunu getirecek inşallah.

Rabbim dini mübin yolunda canlarını ortaya koyan yiğitlere güç ve sabır versin. Rabbim davanın istediği liyakat şartlarına ermemizi nasip etsin bizlere. Ülkemiz başta olmak üzere bütün İslam ümmetinin kurtuluşu için çabalayanlardan olma iradesi versin ve ümitlerimizi kayırsın.

“umut dediğin

savaşan için

savaşan için

zafer dediğin.

kalma geri

doğru için

güzel için

iyi için

ileri

senin ellerinde yükselecek güzel günler.

sen yeniden fethe memur

sen kutlu asker!”

(*)(Salih Mirzabeyoğlu- Moro Destanı’ndan)