Özgür basın susturulamaz evet. Susturulmaması için de ne gerekiyorsa yapmamız gerekir. Çünkü özgür bir basın sayesinde bilgiye ulaşırız, haber alır, yaşanan ve yapılanlar hakkında bilgi sahibi oluruz. Basın özgürlüğü çok önemli, insanların doğru bilgi alma hakkını engelleyecek her adıma karşı tavır almak ülke selameti açısından elzem.
Tabii özgürlük anlayışının ele alınması gerekiyor önce. Neye göre özgürlük? Mesela Batı için İslam’a ve Müslümanlara, kutsal bildiğimiz değerlere, Peygamberimize hakaret etmek, “basın özgürlüğü” kapsamında. Aynı şekilde şimdilerde Paralel cemaat gazetesi Cumhuriyet ve merkez medya denilen basın da aynı kapsamda. Yayınlarında bunu çok net gösterdiler. (Fakat aynı Batı ve buradaki uzantıları, mesela Siyonistlerin yaptığı zulümler ve uydurdukları zulüm hikâyelerini gazetecilik refleksiyle bile ele alamaz. Bu basın özgürlüğü kapsamında değildir. Hemen tutuklanırsınız!..)
Özgürlük diye diye vaveyla edenlerin sadece kendi özgürlüklerini kastettiklerini anlamamız için daha ne yaşanması gerekiyor ki? Bu ülkede yıllar boyunca gazeteler ve dergiler kapatılıyordu. Yüzlerce gazeteci zindanlarda yıllarını geçirdi. Daha yakın geçmişte 28 Şubat medyasının yayınlarını, insanların hayatını nasıl kararttıklarını veya “Ergenekon” adı altında gazetecilere yapılanlar dahil yaşananları veya bugün Suriye’de yaşananları, terör sebebiyle ölen masum çocukların bile “senin-benim” kavgasında nasıl istismar edildiğini bu istismarın görünen yüzünü basın kuruluşlarının oluşturduğunu görmez misiniz?
Özgür basın susturulamaz evet. Fakat özgürlük dediğiniz nedir sizin? Ülkenin sırlarını ifşa etmek mi? Bin yıldır bir arada yaşayan Müslüman milletleri birbirine kırdırmak mı? Milletin dinine mukaddesine hakaret etmek mi? Ülkenin maddi-manevi attığı her adıma engel olmak mı? İktidara muhalefet adı altında çiğnenmedik mukaddes bırakmayanların özgürlük anlayışı ne olabilir?
“Mikroba merhamet, hastaya merhametsizliktir!” diyor mütefekkir.
Etkin ve gündem belirleyebilen bir alet mevkiindeki medya kuruluşları kimlerin elinde ve hangi amaca hizmet etmektedir, düşünmek gerek. Dünyadaki güç sahipleri, yönettikleri kalabalık insanları kontrol etmek, yönlendirmek, algı oluşturmak ve algılarını değiştirmek için medyayı ellerinde tutmaktalar. Bu manada özgür medya denildiği zaman arkasındaki gücü değerlendirmezseniz kastedilenin ne olduğunu kavrayamazsınız.
Dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de basın tekeldi, bu kırılıp etkinliklerini kaybetmeye başlayınca “sen onunla, bu şununla yandaş” propagandasına sarıldılar. Evet iktidarın yanında duranlar var da sen nerede duruyorsun? Budur asıl soru. Sen hangi güç odağının yanındasın? Hani bağımsız olsan, hani özgür iradenle yayın yapsan tamam da sen ya emperyalist Batı’nın tetikçiliğini yapıyorsun ya da başka bir gücün. Medya gücüyle toplumu şekillendiren güçler bizden olmadı hiçbir zaman. Ve ülkemizin önündeki en büyük engellerden birisi de bu kiralık kalemlerdir. Anadolu insanının yaşam tarzına, milli olan her şeye adeta karşı bir zihniyete sahip olanlar, yaptıkları her şeyi “basın özgürlüğü” adı altında savunurlar; fakat işin arka planında daima bir amaca hizmet ettikleri görülür.
Bakın daha dün karaya vuran çocukların fotoğrafı düştü ekranlara…
Masumiyetin karaya vuruşu, balinaların karaya vuruşu kadar haber değeri görmedi dünyada. Bu ikiyüzlü tavrın sebebini merak etmiyor musunuz? Görmenizi istedikleri şeyi gösterir, görmenizi istemedikleri şeyi yok sayabilirler. Basın haysiyeti açısından “özgür basın” susturulamaz. Fakat kiralık zihinlerle kalemini kiralayanlarla dayanaşacak halimiz yok bizim.
Yıllarca milyonlarca Müslüman mazlumu katleden Batı, demokrat ve medeni, katledilen Müslümanlar ise vahşi algısını bu medyayla sağladılar. “Eğer dikkatli olmazsanız, gazeteler, mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar” diyen MalkomX’e rahmet olsun…