Bülbülün on türküsü var onu da gül üstüne” demişler. Bizim bir derdimiz var, kendimizle beraber ümmet bu zilletten nasıl kurtulur üstüne. Hatamızla sevabımızla, doğrularımız ve yanlışlarımızla derdimiz tasamız çabamız çilemiz bu. Kendi derdimizi, kendi nefsi isteklerimizi ümmetin derdinin önüne koymamak için, o girdaba kapılıp dünyevileşme sarmalında boğulmamak için çabalıyoruz.

Fakat bazı şeyleri tam idrak edemediğimiz için, hissettiklerimizi çevremize de hissettiremiyoruz. Hayalini herkesin hayali haline getirirsen o hayal, hayal olmaktan çıkar gerçek olur… Hayalini başkasının hayali haline getirmek de meşhur “bal” hikâyesiyle izah edilirse, problemin bizde olduğu çok açık.

Fikri sabit olarak Batı’nın hiçbir meselede Müslümanlar lehine adım atmayacağı anlayışına sahip insanlarız biz. Sadece mülteci meselesindeki tavırları bile bu durumu izah etmiyor mu sizce? Suriye’de yıllardır katledilen onca masum insanı görmeyen emperyalistler şimdi katillerle “yeni düzen” kurma peşindeler.

Batı ve Müslümanlara karşı Batı ile omuz omuza hareket eden Doğu’nun diktatörleri, demokrasi havarileri, kralları ve mezhepçi rejim Ayetullahları kendi çıkarları için ne yapmaları gerekiyorsa yapıyorken, ülkemizde işin vehametini hala idrak edemeyen ve meseleyi sadece bir “politik mücadele” zaviyesinden ele alan “Müslüman camianın” olması durumu daha zorlaştırıyor. Irak’ta yaşananlar da Suriye’deki savaşta bize bunu anlatamadıysa daha ne anlatabilir merak ediyorum.

“Bu rejimin Müslümanlara yaptığı en büyük kötülük ne başörtüsünü ne ezanı yasaklamasıydı. En büyük kötülüğü idrakleri iğdiş etmesiydi” diyen mütefekkirin teşhisinden mülhem bunun sebebini de tahlil edebiliyoruz tabii ki. Hayata bakışı, dine, millete ülkeye vatana kültüre ahlaka bakışı bozulmuş nesiller… Bakış açısı bozulmuş insanın doğru bir hükme varması ve doğru tavır göstermesini beklemek mümkün olmuyor. Yeni nesiller inşallah bunun farkında olarak geliyor ve ümidimiz de onlar.

Seçim arifesinde yine politikaya kurban ediliyor birçok ulvi mesele. Müslümanların derdinden çok kendi ikballerini, kendi partilerini kendi cemaatlerini öne alan ve fakat bunu da “dava perdesiyle” gizlemeye çalışanları gördükçe rejimin dayattığı ahlakın kalplere kadar nüfuz ettiğini görüp üzülüyoruz. İnancımıza uygun bir dünya görüşünü iktidar yapamayışımızın bedeli, her gün katledilen binlerce Müslüman ve bir bir elimizden kayıp giden değerlerimiz olarak fatura ediliyor bize.

Bir de seçim tartışmalarını “bugünden” bakıp değerlendirenler var. Oysa, özellikle genel toplum meseleleri ve medeniyetler arası sorunlarda yaşananların her zaman arka planı, bir geçmiş değerlendirmesi yapılması elzemdir.

Rejimin kuruluşundan itibaren Müslümanlara zulmeden bir CHP laik Kemalist zihniyeti veya senelerce Müslümanların hak alma mücadelesindeki her kritik meselede rejimin ve İslam düşmanlarının yanında tavır almış Paralel yapı veya sosyalizmi dillerine pelesenk edip insan onurundan özgürlükten dem vuran ama Müslümanlara tahammül edemeyen solcular veyahut Müslüman Kürtleri vurmaktan çekinmeyen Kürtlere özgürlük söyleminden başka ortaya koydukları hiçbir şey olmayan faşist Türkçünün muadili faşist Kürtçüler var. Ve bütün bu yapıların arkasında emperyalist sömürgeci Batı devletleri… Böyle bir birlikteliğin bugününe bakmam ki ben. Bu yapıların dün ne yaptığı ortadayken şimdiki söylemleri ne kadar samimi olabilir ?

Allah Müslümanların mazlumların yardımcısı olsun. Zevalin ardındaki kemal devrine vesile kılsın yaşananları. İstikamet üzere yaşayanlardan olmak duasıyla…