Doğal, güvenilir, fıtri ve helal besinleri hayatımızdan çıkardılar. Bize ait olanı bizden aldılar. Yerine bol katkılı, hileli, yapay ürünleri gıda diye bize dayattılar. Sosyal sorumluluk projeleriyle, yardım adı altında, reklam kuşaklarıyla, dizi sponsorluklarıyla, senarist ikramlarıyla hayatımıza yeni bir cisim soktular; janjanlı ambalajlarla sahte mutluluk dağıttılar. Sonuç ortada! Hiç bilmediğimiz hastalıklar ortaya çıktı; bildiklerimiz ise bizi çaresizlik girdabına taşıdı.

Nihayetinde geldiğimiz nokta, kocaman bir pişmanlık iklimi!

Özümüze dönme sancıları yaşıyoruz…

Evet!

Türkiye’de tarım ve gıda uygulamaları yeniden keşfediliyor. Halk sağlığından ticaret umulmaz gerçeğiyle yeni bir şeyler deniyoruz. Amaç toplumun geleceğini kurtarmak. Tekrar trend olan doğal ürünler pazarında söz sahibi olmak. Anadolu topraklarının bereketini keşfetmek, üretim potansiyelimizin farkına varmak…

Hepsi geçerli sebepler.

İşte bu gerçekten yola çıkan Tarım ve Orman Bakanlığı, “organik ve iyi tarım uygulamaları” kapsamında bugüne kadar 11 milyar liralık destekleme yaptı. Tek sıkıntı, verilen desteklerin geri dönüşleri ile verimlilik /destekleme orantısında yaşanan dengesizlik. Bu işi de yoluna koyduğumuz zaman taşlar yerine oturacak.

Organik tarım deyip geçmeyin. İnsanlığın kurtuluşu, doğal beslenmekten geçiyor. Türkiye, hem iklim özellikleri hem geleneksel üretim yöntemi bilgileri hem de toprak yapısıyla bu konuda büyük avantajlara sahip.

Organik tarım ve doğal beslenmede âdeta bir tufan yaşadık. Şimdi ikinci diriliş için mücadele veriyoruz. Bu ikinci diriliş mücadelemizde ortaya çıkan rakamlar umut verici, sevindirici.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın desteklemeleriyle organik ve iyi tarım uygulamalarında 2023 yılında, 343 bin hektarda 259 ürün çeşidinde 1,6 milyon tondan fazla organik üretim yapılmış.

Esas sevindirici gelişme ise uygulama yapılan tarım alanının gelişmesi ve genişlemesi… Organik tarım alanının toplam tarım alanı içindeki payı 2002 yılında yüzde 0,3 iken 2023 yılında yüzde 1,6’ya çıkmış vaziyette.

Benzer gelişmeler, iyi tarım uygulamalarında da yaşanıyor. Türkiye bu mücadelesini bırakmaz, kararlı bir şekilde organik tarıma yönelirse hem “aç kalırız” yalanını yerle bir edecek hem insanlığa umut olacak hem de kendi insanını taklit ve tağşiş bataklığından çekip çıkaracaktır.

Durmak yok, üretmeye devam!

Yumurtanın ateşi yükseldi

 

Yumurta fiyatları, son iki haftada inanılmaz derecede arttı. Zam oranı yüzde 40’lara dayandı. Bu zamlar neyin nesi, neyin habercisi? Her ihracat fırsatında Türk tüketicisi bu vurgunu yemek zorunda mı?

Orta ve dar gelirli ailelerin kahvaltı sofralarında tek protein kaynağı olan yumurta artık satın alınamayacak rakamlara doğru yelken açtı. 30’lu bir koli yumurta 300 liraya dayanmış durumda!

Daha düşündürücü olanı ise üreticilerin zam telkininde! Yumurta üreticileri sektöre bu zamların durmayacağı algısını pompalıyor, arkası gelecek baskısı oluşturuyor.

Buna acilen bir çözüm bulunmalı!

Zeytinyağı fiyatları nereye gidiyor?

Dünyanın en fazla zeytin üreten beşinci ülkesi konumundaki Türkiye, zeytin hasadında şenlik yaşıyor. Evet, zeytinde bu yıl rekolte rekoru bekleniyor. Zeytinyağındaki rekolte beklentisi ise 475 bin ton civarında. Peki, bu durum zeytin ve zeytinyağı fiyatlarına ne şekilde yansıyacak? Tüketici bu durumdan ne kadar istifade edecek?

Türkiye bu yıl ortalama tüketimin dört katı zeytinyağı rekoltesi bekliyor. Ürün bolluğu hem zeytinde hem de zeytinyağında fiyatları aşağı çekecek gibi görünüyor. İspanya ve İtalya gibi zeytin üretiminde söz sahibi ülkelerde de rekolte rekorları bekleniyor. Avrupa bölgesinde sezon başında 8 avroyu gören zeytinyağı fiyatı 5 avroya kadar gerilemiş vaziyette.

Eğer içeride arz talep dengesi korunamazsa bu beklenti yıkıcı bir hayale dönüşebilir. Uyarmakta fayda var; stok durumu iyi kontrol edilmeli, söylentilerle piyasanın dengesini bozanlara müsaade edilmemeli ve tüketicinin uygun şartlarda gerçek zeytinyağı tüketmesi sağlanmalı.