İnsan kirlenir.
Bedenden daha çok, zihin ve kalp kirlenir.
Çoğu defa bu kirlenmenin farkına varılmaz.
Oysa dışarı yansıyan kötü eylemlerin, ahlaksızlıkların, yanlışların ve sapkınlıkların sebebi işte bu kirlenmedir.
Düşüncesi kirlenmiş olan insanlardan temiz eylem ortaya çıkması güç olduğu gibi, kalbi kirlenmiş olan insanlardan da iyi ve güzel düşencelerin sadır olması güçtür.
Eylemlerimize yön veren, düşüncelerimizin istikametini tayin eden asıl güç merkezi kalptir.
Bedenin temizliğine gösterilen ilgi, zihnin ve kalbin temizliğine gösterilmez ise manevi arınma gerçekleşmez.
İnsan, kalbî ve zihnî olarak kirlenirse dünya kirlenir; insan güzelleşirse dünya güzelleşir.
Sorun insanda olduğu gibi sorunun çözümü de insanda.
Yeter ki insan Allah’a ve kendisine dair umudunu yitirmesin. Zira her yeni başlayan gün yeni umutlar fısıldar, umuda tutunan ve umutla yaşayan insan için.
Güneşin her doğuşu, insandan umudun kesilmediğini gösteren bir nişanedir aynı zamanda.
Zaman içerisinde yaşayan insan için zamansal her yeni başlangıç, tazelenme, yenilenme ve arınmaya bir davet, bir teşvik ve bir fırsattır.
İnsan, zamansal döngüler silsilesi içerisinde bu davete icabet etmeye, bu teşviği değerlendirmeye, bu fırsatı kaçırmamaya çalışmalıdır.
İnsan bilinçli olarak kendisini yenileyebilecek, hatalarını düzeltebilecek, sürçmelerini telafi edebilecek, her yere düştüğünde, düştüğü yerden kalkabilecek, günah işlediğinde tevbe edebilecek özelliklere sahip bir varlıktır.
Hata yapabildiği gibi hatasını telafi de ededibilir.
Yapılan en büyük yanlış, hata yapmamak değil, hatayı düzeltmemek; sürçmemek değil, telafi etmemek; düşmemek değil, düştüğü yerden kalkmamaktır.
İnsan yürüdüğü yolun, geçirdiği ömrün, yapıp ettiklerinin hesabını yapmalıdır. Ve bunu ömür dediğimiz sermaye bitmeden yapmalıdır.
Geçen ömrünün muhasebesini yapmayan insan zararda mı, kârda mı olduğunu bilemez.
Nasıl ki ticari kaygıları olan kurumlar belli periyotlarda kâr zarar muhasebesi yapıyorsa, insan da kendi ömrünün muhasebesini yapmalıdır.
Yoksa insan zarar eder de, kâr ettiğini zannedebilir.
İşte yine ve yeniden gelen Üç Aylar dünya hayatında kirlenen insanın zihni ve kalbi arınabilmesi, yapıp ettiklerinin muhasebebini yapabilmesi, kendi iç alemine dönüp bakabilmesi için güzel bir imkan sunuyor.
Üç Aylar; zihnen ve kalben arınma fırsatı sunan, insanı temizleyen ve arındıran bir mevsimdir.
Yeter ki bu fırsatın ve imkânın farkına varabilelim.
Unutmayalım; farkındalığın olmadığı bir yerde istifade de olmaz.
Dünyayı yaşanmaz kılanlar nefsinin kölesi olmuş, bile isteye günaha batmış ve günahta sınır tanımayan, zihni ve kalbi kirli insanlardır.
İnsanca yaşanabilir bir dünyanın inşası ancak nefsini temizleyen, günahlarından arınan insanlar eliyle gerçekleşecektir.
Bu sebeple ilk önce; yaklaşan Üç Aylar’ın nasıl bir manevi potansiyele sahip olduğunun farkına varalım ve zihnimizi, kalbimizi, ruhumuzu hülasa manevi tüm yan ve yönlerimizi arındırmak, güçlendirmek ve takviye etmek için program yapalım.
Yapalım ki, hanelerimiz, cadde ve şehirlerimiz, birlikteliklerimiz iyi ve güzelden yana dönüşsün.
Ve son sözümüz ve duamız Peygamber Efendimiz a.s.’ın Üç Aylar girdiğinde yaptığı dua olsun:
“Allahümme barik lena fi recebe ve şa’ban, ve beliğna ramazan.”
“Ey Rabbim! Bize Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”