Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi

Hainlere amma ki riayet yeni çıktı

Milliyeti nisyan ederek her işimizde

Efkâr-ı firenge tebâiyyet yeni çıktı

-Ziya Paşa-

“Büyük imparatorluklar arkalarında üç-beş yıllık değil yüzlerce yıllık sancılar bırakırlar…” diyor İlber Ortaylı. Hakkı var. Zira şimdilerde halen dahi bunca sancının sebebi ya da daha açık söyleyeyim Avrupa’nın bu kadar kıvranmasının sebebi de bu. Tarih bana aslında tek bir şey öğretti; büyük insanların, büyük milletlerin imtihanları da büyük olur. Onlar bu dünya hanesini terk etseler de düşmanları sükût nedir bilmez, öyle çok konuşurlar ki geçmişlerinden kalma acıları vardır –kimileri buna kuyruk acısı da diyor-, doğru-yanlış demeden ve hatta ne söylediğini dahi idrak etmeden konuşur da dururlar. Hoş konuşmak değil onların yaptığı ses çıkarmak ve belki de gürültü yapmak ama yine de sinek midesini bulandırıyor midesi olan insanların.

Tarihimin bir tek anında kara bir leke olduğuna inansaydım sana bunları yazmazdım. Ama geçmişini kanla yazmış adamların lakırdıları canımı sıkıyor, göğsüm daralıyor onların şeytan misal suretlerini görünce. Simalarından insanlık nurunu yok etmiş bu tuhaf mahlûklara ne diyeceğimi bilemiyorum. Kelimeleri sinemde boğmaya çalışıyorum. Küçücük, minicik, ufacık bir sinek gelmiş ceddime sövüyor. Ki bakmıyor kendi aslına. Kan içinde, irin içinde, küfür içinde boğulmuş geçmişini görmüyor. Tutturmuş bir türkü, ufacık bir karınca devlere küfrediyor.

Sana bir sır vereyim mi ey kâri? Ceddin namusundur senin. Şimdi o zalim, o katli şiar edinenler unutmuş da geçmişini insan haklarından, insanlıktan bahsediyorlar ve bilmem hangi birliklerine bizi almıyorlar. Allah aşkına alın. Hatırımız kalmasın.

Oysa Cezayir’de, Fas’ta, Tunus’ta, Suriye’de ve hatta Serebnitsa’da, Grozni’de, Kudüs’te neler olduğunu bilmiyorlar mı? Küfrün milleti birdir diyor eskiler. Onların ellerinden değil de ayaklarından öpesim geliyor. Onların acısı var ey kâri. Milletin büyük, o sebeple bu denli geliyorlar üzerine. Bilir misin ki en eski Fransızca lügatlerinde bile “Türk” kelimesinin karşısında “Müslüman” yazar. Yani ki Türk demek Müslüman demektir onlar için. O sebeple düşmandır milletine milletsizler.

Sultan Süleyman şöyle yazmıştı mektubunu;

“Ben ki,

Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir Vilayeti’nin ve Diyarbakır’ın ve Kürt illerinin ve Azerbaycan’ın Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dahi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân’ın torunu, Sultan Selim Hân’ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım.

Sen ki,

Françe vilayetinin kralı Françesko’sun…

…”

O kadarsın işte…

Avrupa’ya bakışım tam da böyle.