Türkiye güç boşluğunda arayışa giren ülkeler için bir alternatif sunuyor.

Türkiye bu defa hazırlıklı.

Sahada seyreden değil, aktör olarak proaktif politika üretiyor.

Erdoğan’ın liderliği, Türkiye’nin alanına giren bölgelerdeki sistem değişikliğine bakılırsa kritik öneme haiz.

Erdoğan, ‘Türkiye Yüzyılı’ derken aslında ‘Türklerin Yüzyılı’nın adımlarını atmış durumda.

Yolda ciddi sorun ve kazalar olmazsa dünyanın yeniden kurulduğu süreçte Türkiye, önemli bir güç merkezi hâline gelecek.

Şimdi analizi daha da genişletelim. Güç arayışına giren ülkeler, yerinden oynayan sistem değişiklikleri, iş birliklerine dair konuyu açalım.

ABD VE ÇİN’İN GÖZÜ ORTA ASYA’DA

Rusya - Ukrayna savaşının seyri bölge için önem arz ediyor.

Rusya - Ukrayna savaşının süresi uzadı. Rusya kimine göre taktik yapıyor. Taktik de olabilir ama ister strateji olsun ister başarısızlık, bu durum Rusya’nın odağını pek çok coğrafyada bölmüş durumda.

Afrika’dan Suriye’ye, Belarus’tan Türkmenistan’a kadar bir Rus hegemonyası mevcut.

Bu kadar geniş bir coğrafya düşünüldüğünde Rusya’nın işi zor.

Son dönemde Ukrayna hamlesiyle birlikte Rusya’nın planlarının tavsamaya başladığını görmekteyiz. Üstelik savaşın Polonya’ya doğru ilerleme riski var.

Ve Putin, unutulmamalıdır ki paralı askerî gücü tarafından başkaldırıya maruz kalmış bir liderdir. Bedelini ödetmiş olsa da imajı zedelendi.

Böyle bir konjonktürde Güney Kafkasya ve beş Türk cumhuriyetinde Rusya’nın etkisinin azaldığını görmekteyiz. Ermenistan’ın yönünü ABD’ye dönmüş olması da bir mesaj taşımakta.

Bu boşluk atmosferinde “iki dev” kokuyu çok iyi almış durumda. Ve hemen hamle yapmaya başladılar bile.

Çin, geçtiğimiz mayıs ayında Orta Asya’nın beş önemli ülkesi olan Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan liderleriyle Çin-Orta Asya Zirvesi’ni gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz günlerde de Joe Biden, BM Genel Kurul toplantısı nedeniyle ABD’ye giden bu liderlerle ilk defa yüz yüze bir görüşme gerçekleştirdi. Anlaşılan otoriter bir yapı olarak gördükleri ülkelerle görüşmek, iktisadi gelişmeler söz konusu olunca göz ardı edilmiş.

Tabloya baktığımızda Orta Asya’nın yıldızının parladığını, Çin ve ABD’nin Rusya’dan boşalan güç boşluğunu doldurmaya aday olduğunu ve çok önceden hamle yapan Ankara- Bakü ittifakının ise süreci çok iyi değerlendirdiğini görmekteyiz.

BU DEFA HAZIRLIKLIYIZ

Genel resme bakıldığında boşluğu doldurmaya aday ülkeler olduğu gibi, denkleme tersinden baktığımızda da arayışa giren bu beş ülkenin pozisyonunu görmekteyiz.

Bu açıdan bakıldığında kurulan Türk Devletleri Teşkilatının kritik öneme haiz bir hamle olduğunu değerlendirebiliriz.

Tarihî bir perspektifle ele alırsak; 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldığında Türkiye hazırlıksız yakalanmıştı.

Bağımsızlığına kavuşan Türkistan, coğrafyası için iş birliği ve paylaşım adına gerekli iradeyi gösteremedi.

Bu defa öyle değil.

Farklı coğrafyalarla iş birliği adına ne siyasi ne kültürel, ne dinî… Önce iktisadi iş birliği önem arz etmekte. Eşyanın doğası gereği böyledir. Realite bize bunu söyler.

Üstelik önümüzde bir Avrupa Birliği örneği var.

On yıllarca birbirini kıtır kıtır kesen Avrupa’ya barış nasıl geldi? Önce ekonomik birlik kurdular.

Savaşın önünü kesmesi planıyla Kömür ve Çelik Topluluğu oluşturuldu. Ardından Avrupa Ekonomik Topluluğunu (AET) hayata geçirdiler.

Ve savaşlar bitmişti. Ekonomik iş birliği kalkınmayı getirdi. Siyasi, kültürel adımlar ve kurumsallaşma sonrasında geldi.

TURAN ÖZEL EKONOMİ BÖLGESİ TARİHİ BİR ADIMDIR

Biz de bu anlamda doğru yoldayız.

Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yaptığı açıklamaya göre Türk Devletleri Teşkilatına üye ülkeler arasında ekonomik ilişkileri geliştirici önemli bir hamle gerçekleşecek.

Türki coğrafyalar arasında özel ekonomi bölgesi kurulacak.

Hakan Fidan’ın açıklaması şöyle: “10. zirvemize giden yolda hazırlıklarımızı ele aldık. Gözlemci ülkeler olarak KKTC ve Macaristan aramızdaydı. Türk Dünyası olarak yatırımlarımız için ortak fon kurduğumuz, sivil koruma mekanizması tasarladığımız TURAN adını taşıyan özel ekonomi bölgesi açacağımız günleri görmekteyiz. Türk Devletleri Teşkilatının bu kutlu birlikteliğinin bütün Türk dünyasında heyecan uyandırdığını görmekteyiz.”

Önce ekonomik iş birliği, daha sonra siyasi ve kültürel atılımlar…

Yol ve rota çok net. Yolcular ve lider de yola revan olmuş durumda.

Türkiye-Azerbaycan ittifakında Zengezur Koridoru’nun hayata geçirilmesi de bu yolculuğun fiziki altyapısını oluşturacak.

Türkiye, Türkistan coğrafyasındaki kardeşlerine kavuşacak ve Türkiye’nin Yüzyılı, Türklerin ve Müslümanların Yüzyılı’na dönüşecek.