Taze kaşar, beyaz peynir, lor peyniri, tost peyniri, sadeyağ, tereyağı, yemeklik tereyağı…

Liste uzayıp gidiyor.

Hepsi sütten imal edilen ürünler. Aralarındaki fark; Türk Gıda Kodeksi’nin müsaadesiyle içlerine dâhil edilen katkı maddeleri ve buna bağlı olarak ortaya çıkan fiyatlar!

Mesela peynir… Öyle peynir deyip geçmemek lazım!

Binbir zahmetle sofralara geliyor ve hayli çileli bir üretim serüveni var.

Ancaak!

Eritme peynirler ve tost peynirleri bu konuda büyük problem! Kesinlikle peynir sınıfına dâhil edilmemeli. Ne üretim prosesinde ne ambalaj yönetmeliğinde ne de tüketimde…

Ne kadar köfte, o kadar para! Tüketicinin alım gücü düştükçe gıda ürünlerinde kalite de düşüyor maalesef. Nasıl olsa “gıda kodeksimiz” de buna müsaade ediyor. O zaman, üretmeye devam! Alıcısı var. Ürün hakkında bilgisi olmayan, olsa bile gerçeğini alabilecek parası olmayan kalabalık bir alıcı kitle hazırda bekliyor!

Böyle olmamalı.

Aynı durum tereyağı/yemeklik tereyağı ikileminde de yaşanıyor.

Ürün geliştirme olayını gıda üreticilerimiz yanlış anlamış galiba.

Ürün geliştirmek demek, daha iyisini, daha faydalısını, daha sağlıklısını yapmak olmalıdır.

Ürün çeşitliliğini milletin alım gücüne göre belirleyen dumanlı hava girişimcileri, sözde gıda üreticileri piyasada fink atıyor.

Eğer gıda güvenliğine yürekten inanıyorsak, Türk tüketicisine saygımız varsa, ülke insanımızın geleceğini düşünüyorsak, bu ikileme son vermeliyiz.

Bunca zamandır yazıyorum, anlatıyorum, uyarıyorum… Nihayetinde, sesimiz bir yerlere ulaşmış olmalı. Buruk da olsa bir mutluluk yaşıyorum, bir umut kıpırtısı belirdi.

Tarım ve Orman Bakanlığı, nihayet harekete geçti. Son gelen bilgilere göre kaşar peynirinde kullanımı yasak maddeler tespit edilecek.

Eğer tutarlı davranılırsa kaşar peynirinde tuzaklara ve basit hilelere son verilebilir.

Örneğin kaşar peynirindeki fosfat ve sitrat tuzları belirlenecek, bazı ilaveler sınırlandırılacak, yasaklı maddeler ise engellenmiş olacak.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “gıda güvenilirliğinin temini ve tüketici menfaatlerinin korunması” amacı, çok ama çok anlamlı.

Bu alanda çalışmalar tavizsiz ve kesintisiz devam etmeli.

Fosfat ve sitrat tuzları. Bu iki maddenin kaşar peynirinde kullanımına izin verilmiyor. Eritme peynirlerinde ise belirlenen limitlerde kullanılması gerekiyor.

Fosfat ve sitrat tuzları, eritme peynirlerde kıvam verdiği ve kremleşme özelliğini artırdığı için kullanımı çok cazip! Asitlik düzenleyici olarak, tat vermesi için ve stabilizatör özellikleri sebebiyle kullanılıyor.

Yapılan çalışmalarda, kontrollü şartlarda eritme tuzları ilave edilerek ve edilmeden üretilen kaşar peynirleri kullanılmış. Neticede, kaşar peynirlerinde fosfat ve sitrat tuzlarının tespitinde ölçüt olarak fosfor/azot oranı 0,15, sitrat tuzları tespiti için ölçüt olarak ise kuru maddede sitrik asit oranı yüzde 0,45 olarak kullanılacağına karar verilmiş.

Bu çalışmada verilen tarih ise 30 Eylül 2024. Mezkur analizleri yapmaları için talimatlandırılan ilgili laboratuvarlar, 30 Eylül'den itibaren analizleri yapmaya başlayacak.

Bakanlığın açıklamasında yer alan ifadeler, tam da bizim anlatmaya çalıştığımız konuları işaret ediyor.

Buna göre, eritme peynirinin kaşar peyniri olarak satışının engellenmesi amaçlanıyor.

Başka? Buna bağlı olarak tüketici menfaatlerinin korunması sağlanacak.

Moda tabirle çok güzel hareketler bunlar!

Gelelim yemeklik tereyağı skandalına…

Marketlerde standart tereyağı 350 lira ile 500 lira arasında satışa sunuluyor. Fiyatlar bu şekilde. Neticede, üretim prosesi belli, zor bir serüvene sahip, maliyetler ortada. Ama mahalle aralarında, 150 liraya “yemeklik tereyağı” diye bir cisim satılıyor. Hem de ne satış! Peynir ekmek gibi gidiyor!

Yukarıda izah etmeye çalıştığım konuyla aynı. Gerekçeler ortak; alım gücü zayıflayan tüketici kitlesine hitap eden hileli ürünler.

Bakanlık; bu konuda da acilen harekete geçmeli, gıda simsarlarına dur demeli ve Türk tüketicisini olası tehlikelerden kurtarmalı.

Konu toplum sağlığı, yarın çok geç olabilir!