Kim ne derse desin Rojava’da yaşayan Kürtler, Suriye direnişinde ilk baştan yanlış yaptılar.

Buradaki yanlışa Türkiye’deki HDP’li Kürtler de alkış tuttu.

Hepimiz biliyoruz ki, zalimin karşısında durmayan ve mazluma destek olmayanlar bir zaman sonra hem zulme uğrar hem de zalim olurlar.

Nitekim bugün gelinen noktada Rojava’da da böyle oldu.

Suriyeli Kürtler, savaş başladığında, yıllarca kendilerine zulmeden Beşar Esed’e karşı başkaldırmadıkları gibi mazlumlara da destek olmadılar.

Oysa hangi Kürt’e sorarsan “Mazlumun dini, dili, ırkı sorulmaz” der.

Der ama Suriyeli Kürtler, başta Tel Abyad olmak üzere Arap ve Türkmenlere de Kürt olmadıkları için zulüm ve haksızlık eder.

Rojava’ya destek veren Türkiye’deki Kürtler de Arap ve Türkmenlere yapılan bu haksızlıklara ses çıkarmaz.

Oysa bunun için ayağa kalkacak olanların ilki, namuslu ve izzetli Kürtler olmalıdır.

Öncelikle onlar bu duruma isyan etmelidirler.

Çünkü en büyük zulüm ve sürgünü onlar yaşadı.

Özellikle Suriyeli Kürtler, bu konuda sınıfta kaldılar ve tarih onlar için iyi şeyler yazmayacak.

Türkiyeli Kürtler, 1920’lerde bu topraklar işgal edildiğinde “Nasıl olsa Diyarbakır, Mardin ve Hakkari’ye bir şey yok, İzmir, Çanakkale’den bize ney” demediler.

Bakın şimdi, Kürtler hem zulme uğruyor hem de zulmediyorlar.

Hele hele ABD gibi bir devlete bel bağlamak, kardeş olan Türk ve Arapları da düşman olarak görmek, dahası ABD ile işbirliği yapmak Kürtler açısından yüzyılın en utanç verici halidir.

Kürt aydınların bu konuya acilen el atması lazım.

Ve birilerinin Salih Müslim’i bu gafletten uyandırması gerekli.

Yüzyıldır bu coğrafyada ulus-Türk ve ulus-Arap devletlerinden bu halkların çektiği yetmiyor mu?

Bu bedeli Türkler, Araplar ve Kürtler hala ödemiyor mu?

Rojava’da kurulacak bir ulus-Kürt devleti, ABD ve Batılı güçlerin dışında hiç kimseye bir mutluluk getirmez.

İnanmıyorsanız dönün de yüzyıla yakındır Türk ve Arap devlet zihniyetlerine bir bakın derim.

Kimin için var olduklarını, kime yarar sağladıklarını, kime zarar verdiklerini ve kime hizmet ettiklerini çok rahat bir şekilde göreceksiniz.

Bunun adı akıl tutulmasıdır ve bu bölgeye büyük felaketleri beraberinde getirir.

Suriye’de yaşanan dram giderek daha da büyüyor.

Ve çıkar üzerine kurulu dünya devletleri bu durumu seyretmeye devam ediyor.

Batılıların bu halini pekâla anlıyoruz.

Ancak Müslüman ülkelerin bu duruma seyirci kalmaları kabul edilir bir durum değil.

Kim ne derse desin Suriye’ye bu coğrafyada bulunan ülkelerin ittifak edip girmeleri gerekirdi.

Bu durum hala geçerliliğini koruyor.

Yemen’e müdahale edenlerin, Suriye’ye seyirci kalmaları ikiyüzlülüktür.

Suriye’de devlet düzeyinde müdahale olmadığı için ortalık çakallara kaldı.

Özellikle IŞİD’in kural tanımadan bölgede terör estirmesi ve önüne gelene saldırması ile kime hizmet ettiği artık iyice netleşti. Bu durum daha fazla devam etmemeli. Lojistik destek falan bu işi temizlemez.

Hele de Batılı koalisyon güçlerine buraları teslim etmek tek kelimeyle deliliktir. İslam ülkelerinin acilen bir araya gelip Suriye’ye müdahale etmeleri artık şart olmuştur.

Bu çağrıyı yapacak ve öncülük edecek olanlar da Müslüman halklar ve âlimlerdir.

Bu ölümlere daha fazla seyirci kalmamalıyız.

Ümmet meydanlara inmelidir.