Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri tam yüz yıldır kesintisiz bir şekilde bu kadim coğrafyada işgal ve sömürüye devam ediyorlar.
Hatta tam 100 yıldır savaşıyorlar demek daha yerinde olur.
Değişen ise sadece iman cephesidir.
1915’te Çanakkale’ye dayananlar ile bugün Suriye’ye üşüşenler aynı devletlerdir.
Afganistan’ı, Irak’ı işgal edenler aynı zihniyetlerdir.
Ya da Mısır’da Muhammed Mursi’yi cumhurun başından indirip zindanlara atanlar…
Dedim ya sadece değişen iman cephesidir.
Dün kazma kürek alarak İtalyan, Fransız ve İngilizlere karşı özgürlük mücadelesi veren ecdadın imanı ile bugün onların torunlarının imanı bir değil maalesef.
Onların çaresizliği de imanları da imkanları da bir değil.
Onlar gerçekten çaresizlerdi ancak çareyi ayağa kalkmakla buldular.
Çareyi imanlarında aradılar.
Bugün ise onların torunları “çaresiziz” diyerek yere çakılmış durumdalar.
Üzerlerine ölü toprağı serpilmiş ve vehme yakalanmışlardır.
Oysa hepimiz biliyoruz ki kulun cüzi iradesi bitmeyene kadar Allah’ın külli iradesi ve yardımı tecelli etmez.
O halde cüzi iradenizi ortaya koyun lütfen.
Bunun en somut örneğini bugünün Rus ordusu olan Mekke müşriklerine karşı Bedir’de kılıçlarının kınını iple bağlayan kutlu ve soylu ashapta da gördük.
Gökten yeşil sarıklı melekler insin, biz ondan sonra cihad meydanına çıkarız demediler.
Cüzi iradenizi sonuna kadar kullandılar.
Bunu imanlarına Çanakkale’de hiçbir şeyleri olmadığı halde Anadolu’da oraya koşan yiğit ecdadımızda gördük.
Birbirimize hikâye okumayalım lütfen.
Ayağa kalkıp saflarımız ve duruşumuzu netleştirelim.
Belli edelim rengimizi.
Dünya durdukça küfür cephesinin hep var olacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Bunda şaşılacak bir şey yok.
Asıl sorun bizi ‘yeryüzünün halifesi’ unvanıyla onore etmiş Rabbimize karşı biz hangi mesafedeyiz?
Dün uğruna canlar adadığımız namusumuz, şeref ve haysiyetimiz şimdi ayaklar altında.
İslam coğrafyasını kevgire çeviren küffar indirdiği her darbe ile aileleri darmadağın ediyor, kadın, yaşlı, çocuk, öldürülmeyeceği, açlıktan ölmeyeceği bir yer bulmak ümidi ile denizlerde boğuluyor, aşağılanıp sömürülüyor.
Dünya haritasına bakın.
En kolay işgal edilen, kaynaklarına el konulan, kolaylıkla iç savaş çıkarılan ülkeler bizim ülkelerimizdir.
Küffar, işin sonunda alacağı avantada anlaşmazlığa düşmediği müddetçe canı nasıl isterse öyle işgal edip diledikleri kadar öldürüyor.
1 Kasım seçimleri bu anlamda, derdi, sancısı olan Müslümanlar için hayati öneme haiz.
Türkiye AK Parti iktidarı ile elde ettiği kazanımları ya pekiştirip garanti altına alacak ya da şeytan ittifakı daha önce bir ümmet olan Arap, Kürt ve Türklerden, önce Arapları ayırdığı gibi şimdi de Kürtleri, Türklerden ve Araplardan ayıracaktır.
Hoca görünümlü emperyalistlerin maskarası, Marksisti, teröristi, lümpeni ve eşcinseli bir cephede buluşup ağız birliği etmiş envai türlü yol ve yöntemlerle saldırıp dururken Müslümanın ferasetli olması elzemdir.
Bu cephe düşerse Suriyelinin içine düştüğü felaketi arar oluruz.
Mesele bir partinin iktidara gelme meselesi asla değildir.
Şu badireyi atlattıktan sonra, tartışmanın da eleştirmenin de helalleşmenin de alasını yaparız.