Yok yok, mesele bildiğiniz gibi değil.
Neden anlamamakta ısrar ediyorsunuz onu da bilemiyorum!
Bunlar bizi sadece öldürmekle yetinmiyor.
Aynı zamanda delirtmek de istiyorlar!
Siz bunları ne derseniz deyin, ister Batılılar deyin ister yabancı güçler!
Hatta isterseniz biraz daha da yumuşatmaya da çalışın!
Müttefiklerimiz falan da deyin!
Sizde biliyorsunuz ki onlar bize doğulu falan demiyorlar!
Hatta Müslüman bile demiyorlar!
Kendi ülkemizi ve halkımızı savunduğumuz halde bize terörist diyorlar!
Anlıyor musunuz terörist!
Çünkü bunlar kâfir!
Allah bunları böyle tanımlıyor.
Öyle ki bunlar Mekkeli müşriklerden daha da kâfirler!
Çünkü Mekkeli müşrikler sadece putlara tapıyorlardı.
Bunlar ise Allah’tan başka her şeye tapıyorlar.
Paraya, kadına, güce, zevke, nefse; hatta gaddarlık ve zorbalığa bile tapıyorlar.
Bunlar kâfirin önde gidenleri desem sanırım yerinde olacak!
Bakın Mekkeli müşrikler sadece iktidarları için peygamberle savaşıyorlardı.
Hatta beraber bir yaşam için teklif bile sunuyorlardı.
Oysa bunlar bizim varlığımızı bile kabul etmiyorlar!
Mesela, Mekkeli müşrikler kendilerine saldıranlar saldırıyorlardı.
Bunlar gördükleri her Müslümana saldırıyorlar.
Mekkeli müşrikler kendileriyle savaşanlarla savaşıyorlardı.
Bu kâfirler ta cehennemin dibinden gelip bizimle topraklarımızda savaşıyorlar.
Etmeyin abiler, yapmayın ablalar!
Allah’tan daha merhametli davranmaya kalkmayın lütfen!
Allah’ın İslam dinini kafirlere ve onların alçak sistemlerine maskot yaptığınız yeter!
Hem sünnetullaha aykırı olduğu gibi caiz de değil bu hal.
Görmüyor musunuz bu kâfirlerin bize neler yaptıklarını!
Bırakın bizim iman ettiğimiz sisteme, demokrasi ibresi bizden yana dönünce bile bunu kabul etmiyorlar.
13 yıldır kendi ülkemizde bile bir Recep Tayyip Erdoğan’a neler yaptıklarını görmüyor musunuz?
Bunlar kâfir değil de nedir Allah aşkına!
Bu apaçık bir küfür fiili değil mi?
Allah onları tanımlarken, onlara: “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!” denildiği zaman “Biz ancak düzelticileriz” derler demiyor mu?
Bunlardan hak, hukuk adalet nasıl bekliyorsunuz?
Bunlar bu coğrafyada gasp, ölüm, yıkım ve bozgunculuktan başka ne yapıyorlar?
Hal böyleyken, Suriye’de yaşanılanlardan dolayı bunlardan hala nasıl merhamet bekliyorsunuz?
Mısır’da Muhammed Mursi’ye karşı göstermiş oldukları adaletsizlik ve ikiyüzlülüğü görmüyor musunuz?
Afganistan’da hala neler yaptıklarını şahit değil misiniz?
Etmeyin Allah aşkına!
Yok, bunlarda vicdan falan yok!
Öyle olmuş olsaydı Suriye’de küçük çocukların varil bombalarla ölümlerini perde arkasında alkışlar mıydı?
Bunlarda namus ve iffet olsaydı Irak’ta binlerce bacımızın ırzına geçerler miydi?
Ebu Gureyb Cezaevi’nde yapılan işkenceleri kâfirlerden başka kim yapabilir?
Etmeyin, eylemeyin!
Bırakın bu bizim olmayan ağızlarla konuşmayı artık!
Kâfirlerde hak, hukuk, vicdan adalet ve merhamet yok!
Yok işte, neden anlamak istemiyorsunuz?
Bunu ben değil, âlemlerin Rabbi olan Allah söylüyor.
Baksanıza şu yaptıklarına.
Yüz yıldır sizin deyiminizle sömürü, Allah’ın deyimiyle malımızı, mülkümüzü gasp ediyorlar!
Amerika ve Avrupa’da kendi çocukları daha lüks bir hayat sürsün diye bizim kundaktaki çocuklarımızı hunharca katlediyorlar.
Kendi gençlerinin şeytani duygularını daha iyi yaşamaları uğruna bizim gençlerimizi kimyasal silahlarla yok ediyorlar.
Delirmemiz için gözümüzün önünde kadınlarımıza tecavüz ediyorlar!
Yanı başımızda birleştirmeye kalktığımız ümmetin topraklarını ‘daha ne kadar çok böleriz’in planlarını yapıyor ve uyguluyorlar.
Hem de gözümüzün içine baka baka bunları!
Daha ne kadar susacağız ve nereye kadar bekleyeceğiz?
Bütün bunlar yetmez gibi dergi ve sosyal paylaşım sitelerinde 2.5 milyar Müslümanın Peygamberine açık ve aleni bir şekilde hakaret ediyorlar!
Müslümanlara olan kinlerini öldürmekle dindiremedikleri için şimdi de delirtmek ve çıldırtmak istiyorlar.
Acaba diyorum gerçek manada iman etmek için delirmemiz mi lazım?
O zaman mı “Korkaklıkta zillet ve utanç, ileri atılmakta ise izzet ve şeref vardır. İnsan, korkaklık etse bile kaderinden kaçamaz” diyen Ebû Dücâne gibi kâfirlerin karşısına dikilir.
Bu asırda ne çok ihtiyacımız var Ebû Dücâne, Sultan Alparslan, Selahaddin Eyyubi ve Tarık bin Ziyad gibilerine.
Çünkü bu alçaklar Heyber’i unutmuşlar sanki!