Katrina Kasırgası’ndan sonra Dünya Ticaret Merkezlerinin toplantısı için Amerika’nın New Orleans şehrine gitmiştik. Şehrin birçok bölgesi hala kasırganın etkisiyle perişan durumdaydı. Konakladığımız otelin arkasında çok canlı ve hareketli cadde dikkat çekiyordu. Akşam arkadaşlarla bu caddeye indik. Hayatımda gördüğüm en rezil en aşağılık yer burasıdır. Cadde boydan boya gökkuşağı bayraklarla süslenmiş,   erkek ve kadın karışımı çirkinlik abidesi mahlûklar sağa sola cilve satarak yürüyorlar. Manzara korkunç, pazar iğrençti.  Abartının her türü fütursuzca sokağa inmişti. Yarabbi aklımıza mukayyet ol diyerek hızlı bir şekilde caddeyi terk ettik.

Ertesi gün toplantı da birkaç Amerikalıya bunu sordum ancak çok umurlarında olmadı. İçimden “kasırga biraz daha kuvvetli olsaydı Mississippi Nehri’ne burayı da katsaydı insanlık ne kaybederdi” diye düşündüm.

LGBT denen örgüt her yıl Onur Yürüyüşü adı altında onursuz bir eylemi dünyanın her yerinde gerçekleştirmeye çalışıyor. Her türlü sapıklığı kanun güvencesine almak için mücadele ediyorlar. Maalesef ülkemizde de bu tür eylemler için girişimde bulunuyor, güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya giriyorlar.

İşin garip tarafı bu güne kadar kamu kurum ve kuruluşlarından bu tür sapık işlere genelde destek gelmezdi.  Ancak bu sene durum farklı oldu. Muhafazakârlara şirin görünerek oy toplayan CHP’li belediyelerde destek kervanına katıldı. Zaman zaman CHP değişiyor, toplumun değerleriyle barışıyor diye düşünenlere bu desteği ibret tablosu olarak sunarım.

İşin başka bir garip ve vahim tarafı da, muhafazakâr iktidarın eliyle İstanbul Sözleşmesi adı altında bu ve benzeri sapıklıkların ve sapkınlıkların meşru hale getirilmiş olmasıdır. Muhafazakâr kadın derneklerinin “kadına şiddete hayır” adı altında başlattıkları hayırlı işin vardığı noktanın her türlü sapkınlığı ve sapıklığı desteklemek noktasına varması maalesef yürek burkuyor. Bu ne yaman çelişki…

Her türlü konuda ifrat ve tefritten uzak durmayı bize öneren inancımız burada ölçü olmaktan çıkıyor. İnsanlarla, hayvanlarla, eşyalarla ve de kendinizle olması gerekenden fazla abartılı ilgi ve ilişkiye girerseniz sapıtırsınız ve de varacağınız yer sapkınlıktan başkası olamaz. Sevginin de, nefretinde, ilginin de ölçüsü kaçınca felaketi bekleyin.

Gelelim Lut kavminin yeni versiyonlarına; bu hareket bir moda halinde dünya ölçeğinde yayılıyor. İnanç bağı kalmayan toplumlarda bu tür sapkınlıklar meşru görülmeye başlıyor, yasalarla koruma altına alınıyor. Toplumu bir arada tutan hiçbir değer olmayacaksa, devlet bu tür sapıklıkları güvence altına alacaksa toplum olarak nasıl huzur içinde yaşayabiliriz.

Eğitim kurumlarında, medyada ve de sanat kurumlarında bu sapıklıkları teşvik eden sinsi çalışmalar yapılıyor. Millet olarak uyanık olmalıyız. Karışıklıklar çağında tehlikenin nerden geleceğini kestirmek oldukça zor.  Bazen başka ambalajlara bürünmüş zehri dostlar eliyle içebilirsiniz. Toplumun bu tür tehlikelere karşı ferasetle hareket edeceğine inanıyorum. Hazine niteliğinde değerlerimiz bizi koruyacaktır. Yeter ki yeni kuşaklara aktarmasını bilelim.