Akdeniz’de hayati gelişmeler oluyor; sömürgeci Batı bir fırtına hazırlıyor. Hak alanlarımıza, yetki sahalarımıza gasp planları yapılıyor ve bu doğrultuda çok uluslu donanma cenderesi kuruluyor. Milli meselelerde birlik olursak hep birlikte tuzak bozup yola devam edebiliriz.

Çatlak verdiğimiz anda yani “ABD’nin altına girelim, söz dinleyen köle olalım, sahipler ne derse boyun eğelim ve bunun adına da diplomasi deriz” diye müstemleke telkin edenlere kulak asarsak geleceğimizi karartırız, haysiyetini satmış kiralık eşeklere dönüşürüz.

İsrail’de kasım ayında gerçekleşmesi beklenen seçimlerden sonra ABD-İran didişmesi başlayabilir. Elbette ne ABD, Tahran’ı vurur ne de İran, Washington’ı vurabilir. Bu savaş olmayacaktır; bu yeniden alan tanımı için didişme olacaktır ve bu didişme Irak sahasında yaşanacaktır. Etraftaki ABD üsleri kolay hedef olması hasebiyle İran, didişmeyi Irak sahasına taşıyacaktır. Bu meydan, ABD’nin de işine gelir; üstelik hazırlıklar da o yönde zaten. Eğer ABD ve İran bilek güreşi yapacakları masa olarak Irak’ı seçerlerse biz en fazla etkilenen ülkelerden biri olacağız demektir. Mesela PKK artık resmen ABD emperyalizminin yerel işbirlikçi kara kuvvetleri olacaktır!.. (Daha önce defalarca olduğu gibi…) Bu durumda Türkiye, PKK’ya sıktığı her mermi için ABD’ye ateş etmiş muamelesi görür mü, görmez mi? İşte bu anlarda da milli birlik gerekir.

Yavuz gemimizin Kıbrıs’ın güneyinde sondaja başlaması milli meseledir. Türkiye’nin haklarını savunması milli meseledir. S-400, 12 ülkeli Türkiye karşıtı koalisyona dik durmayla ilgili milli mesele olduğu kadar rasyonel olarak tehditleri bertaraf etme anlamında da milli meseledir. Siyasi rekabet başka bir şey, milli meselede vatanı sömürgeye peşkeş çekmek başka bir şeydir!..

Venezuela, Sudan gibi petrol zengini ülkelerin düştüğü durumlara sebep olan tek hataları milli meseleyle siyasi meseleyi birbirinden ayırmamalarıydı. Sevmedikleri siyasetçilerden intikam almak isteyenler, ABD’nin gelip ülkelerini yakacakları boşluklar oluşturdular. Ya yan yana durup birlik olacağız ya da arkamıza aldığımız emperyalistlerin bizi paramparça ederken siyasi tartışmalarla morfinlenip kasaplarımızın satırlarını yalayacağız; üçüncü bir yol yok.