Ne zaman kültür ve sanattan konuşmaya başlasak yüreğimiz ağzımıza geliyor. Bir taraftan yine ne tür “sanatsal herzeler” yaşanacak diye tedirgin olurken diğer taraftan berbat işler nedeniyle büyük hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Birçok sanat festivalinde milletle, devletle “dalaşmak” geleneği ise sürüyor. Ödül alıncaya kadar kimsenin tanımadığı sanatçılar, sanatlarıyla değil yaptıkları tezviratla gündeme oturuyor, “meşhur” oluyorlar. Maalesef bu ülkede sanat adına meşhur olmanın yolu devlete, millete ve onun değerlerine hakaret etmekten geçer hâle geldi.
İşin ilginç yanı bu tezviratları yapanlar “solcu” geçiniyorlar. Bu çağdaş sözde solcu sanatçılar; milleti kendi seviyelerine çıkaramadıkları için öfkeleniyor, dengelerini kaybedip yüksek perdeden saçmalıyorlar. Bu saçmalama sahnesi hiç değişmiyor. Her festivalde birçok şey değişiyor ama tezvirat replikleri hep aynı kalıyor. Madem oyuncular değişse de söylem değişmiyor; acaba dekoru mu değiştirsek!
Peki bu sahneler ve sahnelenen oyunlar kendi imkânlarıyla mı vücuda geliyor. Orada da bir tuhaflık var. Genellikle sahnelerin kurulmasında, oyunların hazırlanmasında devlet kurumlarının katkıları çok büyük oluyor. Yani anlayacağınız sözde sanatçılar “yedikleri kaba tükürüyorlar”; hem de hiç yüzleri kızarmadan bunu yapıyorlar. İnsanda bir utanma olur! Mademki kendinizi bu devlete, millete yakıştıramıyorsunuz, o zaman bu milletin alın terinden toplanmış vergilerle oluşturulan fonlamayı reddedin. Sanat adına yaptığınız şeyler için çağırın dostlarınızı, kurun sahnenizi ya da kendinize ses yalıtımı yapılmış stüdyolar bulun, oralarda istediğiniz kadar bağırıp çağırın.
Devlet kurumlarını da anlamak mümkün değil. Yahu bu adamlar sizden aldıkları destekle size ve değerlerinize küfrediyorlar. Ama siz, ısrar ve inatla bu “güruhu” desteklemeye devam ediyorsunuz. Ne yapmaya çalışıyorsunuz Allah aşkına! Fonları siz veriyorsunuz; o zaman millete, devlete destek olanlara verin bu katkılarınızı. Adamların nedamet duyup sizden özür dilemesini beklemeyin; bunlar, yavuz hırsız misali ev sahibini bastırırlar. Ömrünün yarıdan çoğunu bu alanda geçirmiş birisi olarak tecrübemle söylüyorum ki bunlar iflah olmaz. Memlekete, millete verdikleri zararın dalga boyunu ölçmek çok zor. Hem içeride hem de dışarıda milletimizin algısını sizin desteğinizle bozuyorlar.
Daha beterini söyleyeyim mi? Milletin tarihine, dinine, ahlakına, maneviyatına saldırmaktan asla geri durmuyorlar. Bu tahribatın adını koymak imkânsız. Hani soruyoruz ya bu gençliğe, bu topluma ne oldu böyle diye… Biliniyor ama bir kez daha hatırlatma yapayım. Kültür sanat adına piyasada dolaşanlara verilen destek, edilen iltifatların sonucudur vardığımız yer.
Bir de koca koca devletlilerin, sanatçı diye dolaşan “döküntülere” iltifat etmesi yok mu? İşte buna hiç tahammül edemiyorum. Sözde sanatçıları, başrol oyuncusu diye masalarınıza misafir edince millet de bunlarda bir numara var sanıyor. Bunu yapmayın ve gerçek sanatçıları üzmeyin. Sanata kıymet verenleri arayın, bulun ve onlara iltifatınızı edin. Eğer bulamıyorsanız ilk önünüze gelenin eteğine de yapışmayın. Hak etmeyeni desteklemek zorunda değilsiniz.
İyiyi, doğruyu, güzeli arayan gerçek sanatçılar çok yakınınızda olabilir. Gözünüzdeki perdeyi indirin, bir de öyle bakın. Sanat nasıl ki hakikati aramaksa hakiki sanatçıyı bulmak da bir ödev olsa gerek.