Sene 610… Arabistan coğrafyasında karanlık bir gece. Yıldızlar sokak lambası gibi gökyüzünde ışıldıyor. Mekke’de Nur Dağı’nda ortaklık ıssız ve sakin. Güneş doğmamıştı henüz. Vakit müjdeli bir haber için hızla ilerliyor. Tanyerinin ağırlığı yavaş yavaş Hira’da beliriyor. Kadir Gecesine denk gelen zamanda, Allah’ın ana yola çağırıcısı ve hakkında “Sen olmasaydın, sen olmasaydın, alemleri yaratmazdım!” kelamının muhatabı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Hira’da tefekkür halinde ve yalnız. O da ne? Garip bir ses geliyor arştan. Kimden ve nerden geldiği belli olmasına belli aslında ama o sesi dinlerken şaşkınlık ve korku beliriyor mübarek yüzde. Yahudiler Ruhu-l Kudüs derken, Müslümanlar ise Cebrail (a.s.)diyor bu meleğe. O ses “Oku” diye sesleniyor Resulullah’a. “Ben okuma bilmem” diye cevap veriyor Resulullah. Bir insanı tedirgin edecek derecede yakınlaşıyor ve sıkarak tekrar “Oku!” diyor Cebrail. “Ben okuma bilmem” diye cevabını tekrar verince Resulullah, iyice yaklaşıyor, etrafını sarıyor, vücudunu sıkıp hafifçe bırakıyor. Aynı şeyi “Oku!” diyerek tekrar söylüyor Cebrail. Bu sefer Resulullah “ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım diye cevap veriyor. Üçüncüsünde düğüm çözülüyor ve Cebrail Aleyhisselam Alak Suresi’nin ilk ayetlerini okuyor: “Yaradan rabbinin adıyla oku! O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir.”

Aradan 1500 yıl gibi uzun bir zaman geçti. Bu mesaj coğrafyamızda kuşaklardan kuşaklara aktarıldı, ancak ne yapmamız gerektiği noktasında üzerimize düşen vazifeyi tam olarak yerine getiremedik maalesef. Nasıl mı? Bir Japon yılda ortalama 25 kitap okurken, İsveçli 10, Fransız 7 kitap okuyor. Türkiye’de ise durum çok vahim. Altı kişiye bir kitap düşüyor. Okumuyoruz vesselam. Peki, Amerika’da Yale Üniversitesi’nde yapılan araştırma ne diyor? Haftada 3,5 saat okumanın uzun yaşamak için ideal olduğunu, okumayanlarla kıyaslandığında ise 2 yıl fazla yaşadıklarını ortaya koyuyor. Asırlar sonra bunun bilimsel bir araştırmayla ortaya konması ilginç. Toplum olarak okumayı bu kadar sevmez iken, her konu hakkında her şeyi bildiğini iddia eden insan sayısı bu topraklarda az değildir elbet. Aslında iki durum birbirine çok tezattır temelde. Neden mi dersiniz, çünkü bilmiyorum demek bile bir ilim gerektirirken bilenlerin sayısı günden güne artmakta ne hikmetse. O yüzden televizyonlarda sağlıkla ilgili her duyduğunuza değil, okuyarak ve araştırarak öğrendiklerinize inanın. Midemizin gıdası yiyecekler iken aklın gıdası ilimdir.

Sağlıcakla kalın.