Uzmanlık alanımız olmasa da son günlerde bir takım cenahlar üzerinden, acımasızca ve bilimsel verilerden uzak, özellikle aydın tarif ettiğimiz kesimin millete yol göstermek yerine yaptığımız et ithalatı sebebiyle eleştirilerde bulunması beni derinden üzmüştür. Elbette ki et ithalatının olmasını bende istemem, ancak eleştirinin acımasızlığı şahsımı bu yazıyı yazmaya itmiştir.
Öncelikle eleştirenlere bir sorum var; kolayı yapmak yerine zor olanı yapmaya ne dersiniz? Hem de öyle zor bir durum ki aşılması birliktelik ve güçlü bir irade istiyor. Bunu başardığımız vakit et fiyatlarının düşmesini sağlayabiliriz. Mevcut durum maalesef fiyatların her daim yüksek olmasını sağlayacaktır.
Detaylara girmeden önce size bir besi ineğinin hayat döngüsünü anlatmak istiyorum. Özellikle ülkemizde hoştayn, jersey ve simental ırkı bu konuda ön plandadır. Besiye aldığımız ineğin üç türlü yetiştirilme şekli mevcut. Birincisi doğumdan itibaren, ikincisi hayvan pazarından düve olarak alınan şekli, üçüncüsü ise anası ile beraber buzağının alınması.
Bu üç türlü yetiştirilme döngüsünün ayrı ayrı maliyet analizini sizinle paylaşayım:
Birinci durum, yani doğumdan itibaren olan süreç: Bu süreçte buzağı 4 ay süresince annesini emiyor. Buradaki maliyet sütün satılamamasından kaynaklanan maliyet ki, bu da günlük 6,5 -7 litre süt üzerinden 120 gün boyunca süt emmesi demek. Litresini 2 liradan hesaplarsak 4 ay sonra 1560 lira gibi bir maliyet karşımız çıkıyor. Bugün buzağı almak isteseniz 2000 TL’den aşağı almak pek mümkün değil. Hayvan pazarında anasıyla beraber danasını almak istediğinizde ise 2000 lira buzağıya verirseniz, anasının da 7000-8000 TL arası fiyatıyla toplamda 9000-10000 liralık bir maliyetle karşılaşmanız gayet doğal. Eğer buzağı düve hale getirilmek istenirse 6-8 ay daha beslemek gerekli. Bu süreçte de günlük yarım balya saman ( 1 balya saman 25 kilodur) ayrıca dananın ağırlığının %5’i kadar ot ve silaj ile beslemeniz lazım. Saman tonunu ortalama 650 liradan hesaplarsak 220 gün boyunca 2,5 ton saman 1625 TL olarak karşımıza çıkar. Ot, silaj ve suyu da hesaba katarsanız 220 günde yaklaşık 650-700 TL’ lik artı bir masraf daha çıkar. Bu durum ise buzağıdan düveye dönen inek için 3885 liralık gibi bir maliyet oluşturur. Bunun içine sağlığını, işçiliğini, elektriğini ahırını hiç koymadım. Sonuç olarak pazarda 5000 TL’nin altında düve bulunmayacağını anlamış oluyorsunuz. Bunlar en optimum şartlarda oluşan fiyatlardır. Sürenin uzaması ve ortam şartlarının kötü olması bu fiyatı daha da yukarı çekebilir. Bu düve ile besicilik yapmak isteyenler ortalama 350 kg canlı hayvan için kilosu 14.5 TL’yi, karkas et üzerinden ise 17-18 TL’yi bulan bir maliyet ile karşılaşır. Besicinin kendiside bir yıl baksa bu karkas et maliyeti 25-30 lirayı buluyor. Kasapta ise bu rakam 40-50 TL arasında karşımıza çıkıyor. Eti, ithal etsek bile bu maliyetlerin altına inmek rakamlarla mümkün değil.
Zaten sektörde de en büyük şikâyetin yemde olduğunu görürsünüz. Çünkü fiyatlar gerçekten çok yüksek. Bu fiyatların düşmesi mümkün mü?
Mümkün, ama bu durum vergilerle değil, direk köylü ile alakalı bir durum. Bu yem fiyatlarını düşürmek işin en zor kısmı. İşte aydınlarımızın burada devreye girmesi lazım. Nasıl mı? Onu da haftaya bırakalım.
Sağlıcakla kalın.