Tavuk etiyle ilk tanıştığım zamanı hatırlıyorum. Reklamları olmasa da, insanın protein ihtiyacını karşılayacak ucuz gıda maddesi olarak tanıtımları yapılıyordu. Ama şimdiki kadar ucuz değildi. Çocukluğun vermiş olduğu bir merakla babamdan tavuk almasını istedim. O zamanlar her yerde bulunabilecek bir gıda maddesi değildi tavuk eti. Samsun’un taşra sayılacak bir mahallesinden düştük yola, şehir merkezinde bulabiliriz umuduyla. Popülaritesi çok olmasına rağmen, bulunması zor bir ihtiyaçtı. Şehir merkezinde, yeraltı camiinin yakınlarında, ana caddenin kıyısında, bir pasajın caddeye bakan yüzünde yaşı 55-60 olan yaşlı bir teyze, önünde baklava tepsisi, tepsinin altında tabure ve üzerinde bütün şekilde duran, tüyleri yolunmuş yaklaşık 5-10 tane, poşete sarılmış tavuk etini satmak için oturmuş bekliyordu sandalyesinde. Bu tavuk satıcısı teyze, yürürken babamın dikkatini çekmemişti, bense altın bir yumurta bulmuş gibi babamın kolundan çektim. Heyecanlı bir şekilde “Baba, baba işte burada” diyerek bağırdığım zamanın üzerinden tam 25 yıl geçti.
Evet! Bugün hemen hemen tavuk eti tüketiminde aynı noktaya dönmek sağlık açısından bizi mutlu etse de o yıllarda yaşayan sevdiklerimizin artık hayatımızda olmaması bir o kadar üzücü elbet.
Gelelim Türkiye’de kişi başı tavuk eti tüketimine. Tarım Bakanlığı’na göre 20 kg civarında. Bu rakam yıllık et tüketimimizin %60’ını oluşturmaktadır. Dünya tüketim ortalamalarını hemen hemen yakalasak ta, üretim miktarımızla kıyaslayınca düşük kalıyor maalesef.
Üretim demişken; tavuk daha gıdaklamayı öğrenmeden insanın midesine doğru olan yolculuğunun süresi kırk beş gün civarında. Bizde doğan çocuklar kırkını çıkarmadan, yumurtadan çıkan tavuk sofrada. Bu kırklı yaşam döngüsündeki tavuk, 60000’lik çiftliklerde beton duvarların arasında olmanın verdiği stresle beraber, insanoğlunun tavukların bir tanesinin hasta olup diğerlerine de bulaştırmaması için verdiği koruyucu antibiyotiklerden tutunda, hızlı kilo almasını sağlamak için yedirdiği vitaminler, hormonlu ürünleri de eklersek sofraya nasıl bir şeyin geldiğini anlarız. Para kazanma hırsını da eklerseniz, tavuğun dünyasında hiçte iyi bir yer edinmediğimizi görürüz. Onun başlıca düşmanı oluveririz bir anda. Sizi silahla tehdit etmese bile, sizin verdiklerinizle sizi tehdit etmek için başta kanser olmak üzere, kalp ve hormonal rahatsızlıklar gibi birçok şeyi başınıza bela edebilir. Bunlardan uzak kalmak için yediğimiz içtiğimize dikkat etmeli, her şeyin başının sağlık olduğunu unutmamalıyız.
Yeniden o tavuk satan teyzeye dönecek olursak o zaman küçümsediğimiz köy tavuğunun bugün ne kadar da faydalı olduğunu bilim dünyası da kabul etti. O halde Ferdi Tayfur’un dediği gibi: “Hadi gelin köyümüze geri dönelim, Fadime’nin düğününde halay çekelim.”
Sağlıcakla kalın…