Nekbe, Büyük Felaket günü. 15 Mayıs 1948 tarihi, mukaddes Filistin topraklarında İngilizlerin desteğiyle işgalci Siyonist İsrail rejiminin kurulup yüzbinlerce Filistinliyi topraklarından sürdüğü tarihdir. O tarihten bugüne 67 yıl, Filistin’in işgalinden 98 yıl geçti. 15 Mayıs Nekbe (felaket) günü bize aynı zamanda kendi topraklarından terörle çıkarılmış ve dünyanın değişik birçok bölgesinde ve çoğunlukla mülteci kamplarında yaşayan milyonlarca Filistinli’nin yurda dönüş hayalini gerçekleştirme günüdür.
İngilizler Filistin Topraklarında Yahudilere ait bir devlet kurulması fikrine çok önceden karar vermişlerdi. Bu doğrultudaSultan İkinci Abdülhamîd Han’dan toprak talebinde bulunan Thedor Hertzel’i teşvik ederek desteklediler. Fakat Osmanlı Devletinin direnişine karşılık bir şey yapamadıkları için Osmanlının parçalanıp yıkılışını hızlandırmak için çalıştılar.
O zamanlar yaşananların benzerliği ve işleyişi görmek bakımından bir not düşelim: Sultan Abdülhamid’den Yahudiler için toprak talebinde bulunanlardan birisi de Makedonya’daki gizli İttihâd ve Terakkî cemiyeti üyesi Yahûdî Emanuel Karaso’ydu. Bu isteğine olumlu cevap alamayınca “özgürlük, adalet, eşitlik” sloganıyla vatanı paramparça eden İttihat ve Terakki’nin en hızlı çalışanlarından biri oldu. Ödülünü de tahttan indirilme kararını Abdülhamid Han’ın yüzüne söyleyen heyete girerek aldı! Onların Abdülhamid’e karşı özgürlük vaveylasını, bu gün o zihniyetin kuklaları yine Ümmet topraklarının peşkeş çekilmesi için Müslümanlara karşı söylüyor.
Son İslam Devleti Osmanlı’nın yıkılma sürecinde, Mayıs 1916’da gizli yapılanSykesPicot antlaşmasında, ardından da 6 Ekim 1917’de Gazze’yi işgalinden hemen sonra İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’un İsrail devleti kurulması amacıyla yayımladığı deklarasyonla Filistin’de bir Yahudi devleti kuracaklarını alenen ilan etmiş oldular.
Aslında bizim için büyük felaket Osmanlının yıkılışıyla başladı. 1909 Abdülhamid Han’ın tahtan indirilişine kadar geçen yüz yıllık zaman diliminde, Osmanlıyı yıkmak için ellerinden gelen herşeyi yapan Emperyalist Devletler bunu, içerden devşirdikleri ahmak ve hainlerin desteğiyle Abdülhamit Hanı indirdiklerinde başarmış oldular. Osmanlı Devletinin şahsında İslam’a karşı zaferlerini elde etmiş ve bütün İslam coğrafyasını talan etmek üzere harekete geçirmişlerdi.
Batı İslam’a karşı savaşıyordu ve İslam’ı Osmanlı Devleti temsil ediyordu. Bazıları bilerek veya bilmeden Osmanlı dediğimizde bizi Neo Osmanlıcılıkla falan itham etmeye, mevzuyu sulandırmaya kalkıyor. Osmanlı, inandığı ve temsil ettiği İslam yolunda, İlahi Kelimetullah davasını devletin temel gayesi olarak ortaya koyduğu için hedef seçilip yıkıldı. Bakın, 21. Yüzyılda, güya medeni demokrat dünyada Bosna’da Boşnakları katlederken Osmanlıdan öç almaktan bahsediyordu Sırplar ve o Batının demokrasi havarileri buna çanak tutuyordu. Müslümanlara verdiğiniz en ufak bir destekte sizi Neo Osmanlı diye itham eder Batı. Çünkü Batıya göre İslam demek ümmet demek, Osmanlı demektir.
Osmanlı İslam Sancağı altında bir ümmet farklı milletler olarak yaşıyordu İslam Coğrafyası. Osmanlının yıkılışıyla Felaketler çağı başlamış oldu bizim için. Osmanlının yıkan güçler, sonra hem coğrafi hem de mana olarak ümmetin kalbinde yer alan Filistin topraklarıyla beraber bütün coğrafyamızı talan ettiler. Milyonlarca Müslüman, Balkanlarda Kafkasya’da Kırım’da ve birçok yerde katliamlara sürgünlere maruz kaldı.Topraklarımız işgal edildi, milletlerimiz esir edildi, birliğimiz bozuldu ve birbirini anlamayan birbirine hasım topluluklar haline döndürüldük.
Yeniden dirilişimiz de ancak o sancağın tekrar ayağa kaldırılmasıyla gerçekleşecektir. İşte bu yüzden,Ümmet şuuruna ermeye başladığımız için, Batının dayattığı laik demokratik faşist sosyalist vesair sistemlerle değil, İslam Sancağını ayağa kaldırdığımız zaman esaretten kurtulacağımızın farkına vardığımız için her yönden saldırmaya başladılar. Bu işin artık dönüşü yok. Emperyalist Batı, aynı Osmanlı İslam devletini yıkmak için devşirdiği hainler eliyle içerden, kurduğu Haçlı ordusuyla da dışardan saldırarak yıktığı Osmanlıya yaptığını şimdi ümmetin dirilişini engellemek için yapıyor. Fakat inşallah artık buna engel olamayacak. Biz yolumuzda yürüdüğümüz müddetçe gelecek İslam Sancağı altında toplanmış ümmetin zaferi yakındır inşallah.
Nekbe Günü ile başlamıştık sözümüze. Filistin- Kudüs bizim kalbimizin attığı topraklardır ve inşallah Kudüs özgürleşene kadar mücadelemiz devam edecektir. Filistin’de Siyonizme boyun eğmeden direnen yiğitlerin kararlı duruşları ümmet olarak bizim için misaldir. Son söz olarak Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun şu cümlesi bizim ölçümüzdür: “Bizim Büyük Doğumuzda Ortadoğu’da İsrail diye bir devlete yer yoktur”
Fi Emanillah.