İslam kısas dinidir. Kısasın hükmü intikam almaktır. Bu intikam ile adalet hem maddi hem ruhi anlamda tecelli eder. Haktır. Olması gerekendir. Allah’ın El-Müntekım ismi şerifi de “İntikam alan, suçluları gerektiği gibi cezalandıran, cezayı da adaleti ile veren, haksızlık etmeyen” demektir. Kişinin kısas hakkını kullanmaması, ruhi anlamda adaleti Allah’a havale ettiği ve hakkından kendi isteğiyle feragat ettiğini gösterir. Fakat bu ölçü “ferdin hakkı” olmasıyla alakalıdır. Bunun yanında bir insana “Müslüman olduğu için yapılan katl” mevzusu vardır ki, bu kul hakkının daha da ötesinde farklı bir hükmü içeren bir durumdur.
Geçen hafta Bosna’da Zvornik şehrinde 24 yaşındaki Nerdin İbriç adlı Boşnak genç, polis karakolunu basarak bir Sırp polisini öldürdü. Sonradan açıklandığına göre, Boşnak gencin babası o daha bir yaşındayken Sırplar tarafından katledilmiş, ölen Sırp polisi ise savaşta katliam yapan savaş suçlularından birisiydi. Binlerce katliam sanığı, tecavüzcü Sırp, Sırp bölgesinde ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor. Kimse hesap sormuyor, sormadı onlardan.
Rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in “Hiç kimse intikam peşinde koşmasın. Sadece adaleti arayın” sözünü de hatırlatarak, adaletin tecellisi için alınacak intikamın hak ve zorunluluk olduğu bir gerçektir. (Nerdin İbriç’in saldırısını bahane ederek Müslüman Boşnaklara operasyon yapan Sırplar, aslında yaptıkları katliam ve soykırımdan hiç pişmanlık duymadıklarını her fırsatta göstermişlerdi. Şimdi evlerine dönen Boşnaklara baskı kurmak, geri yollamak için bu bahaneyi kullanıyorlar.)
Adaletin tecellisi gerçekleşmeyince dengeler bozulur. Adalet bekleyen yürekler ateş içinde kalır. Bu ateşin sönmesi, tecelli edecek adalet ile gerçekleşir. Şayet bu yapılmazsa, yüreklerde yanan bu ateş kişiyi yakar eritir. Ve kimi zaman da bu ateşle yaşayan insanlar o ateşle yakmaya başlar etrafındakileri.
Adalet tecelli ettirilmeyince yüreği yanan genç Nerdin İbriç, adaleti kendisi sağlamak istedi ölümü göze alarak… Şu anda savaş bölgelerine bakın. Birçok ülkeden cihad bölgelerine akın akın binlerce Müslüman gidiyor. Ama özellikle son yirmi yılda savaş olan bölgelerden giden daha çoktur. Çünkü, yanında ailesi katledilmiş, karısına bacısına tecavüz edilmiş, toprakları talan edilmiş, evlerinden yurtlarından kovulmuş bu insanlar, egemen Batı devletlerinin ikiyüzlü bir tavırla her zaman zalimin yanında zulmeden olduğunu görüyorlar. Bütün bu yaşananlar neticesinde hem katledilen hem de katliam sonrası hakkını aramasına izin verilmeyen bir insan ne yapabilirse onu yapmaya, zalimlerle savaşmaya çalışıyorlar.
Balkanlarda -Bosna’da- şu an ki durum budur. İnsanların bakış açısı ve ruh hali, “haddini aşmış, zıddına inkılap eder” sözünü doğrulayan, adaletsizliğin getirdiği ruh halidir. Aslında bütün Müslüman coğrafyanın ruh hali böyle.
Tecelli etmeyen adalet, adalet bekleyenleri yakar demiştik. O ateşle yaşamak, kiminde adaletin tecellisi için çaba sarf etmeye “bir davaya adanarak yanmaya ve yakmaya” döner. Kiminde ise haddi aşar, çaresizliğin kıskacında “kendi ruhuna” düşmanlığa döner. Bazıları da yılgınlık çukurunda her şeyi unutup, gelip giden hayatın akışına bırakmak ister kendisini ama bunu asla başaramaz.
“Haddini aşan her şey zıddına inkılab eder.” İçindeki bu ateşle yaşayan insanların adaleti tecelli ettirme çabası bazen öyle kontrolsüz bir noktaya ulaşır ki o noktada mücadele edenlerde “sağlam bir fikri temel, sağlam bir itikat ve vicdanına hesap verme duygusu olmazsa, zalimleşmeye başlar, kontrolsüz güç şekline döner ve kıyıma başlar zalime de mazluma da. Mevcut sistemlerden adaletin tecelli edeceği umudunu kesmiş olan kalabalıklar da bunu destekler.
İslam’da bir şeyin oluşu, oluş sebeplerini ele almadan izah edilmez. Kötülüğün kaynağını tespit edip kurutulmadan kötülükle mücadele başarılı olmaz. Kötülüğün kaynağı bu dünya düzenidir. Bu dünya düzenini yürüten emperyalist siyonist sömürgeci devletler ve onların kuklası zalim yöneticilerdir.
Bu ateşi değil, ateşi yakan sebepleri görmeden ve onları ortadan kaldırmadan yaşananları izah etmek ateşi harlandırmaktır. Bosna’da yaşanan karakol baskını bu anlattığımız durumun en müşahhas misali olmuştur son dönemlerde. Müslümanlar olarak bu yüzden öfkeliyiz. Zulmü yapan zalimlerden adalet beklentimiz yok. Ve zalimlerin sadece gücün önünde eğildiğinin farkındayız. Adaleti tecelli ettirecek olan biziz, bu bizim vazifemiz. Müslümanlar güçlenip ayağa kalktığı ve zalimlerden hesap sorabildiği zaman adalet yerini bulacaktır.
İçimizi yakan ateşin doğru yolda yürüyebilmemiz için yakıt olabilmesi duasıyla…