Paylaşmayı diyorum, ne zaman unuttuk? Sahip çıkmayı, sahiplenmeyi nerede bıraktık. Allah aşkına ne zaman ve nerede unuttuk ve bıraktıysak bir an önce yeniden bulup hatırlayalım. Anlamadınız tabii neden bahsettiğimi.
Anlatayım: Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarla sohbet ederken konu nereden geldi ise Türkiye’deki et tüketimi mevzusuna geldi. Neredeyse iddialaştık. Ben Türkiye’de et tüketiminin yeterli olmadığı kanısındayım dediğimde arkadaşımın biri her yıl milyonlarca kurban kesilip dağıtılan bir ülkede et tüketimi gerekenden fazladır tezini savundu. Araştıracağıma söz verdim. İşte sonuçlar:
Her yıl milyonlarca kurban kesilip dağıtılan veya dağıtıldığı düşünülen güzel yurdumda yıllık kişi başı kırmızı et tüketimi yaklaşık 13 kilogram. Avrupa ve ABD’de bu rakam yaklaşık 4 kat daha fazla. Gelişmiş ülkeler kırmızı et tüketiminde ön sıralarda iken biz maalesef çok da iyi bir sırada değiliz. Neden? Hintliler gibi ineklere saygımızdan değil herhalde. Merak ettiyseniz söyleyeyim, Hindistan bahsettiğim listede son sırada yer alıyor.
Neden böyle dedim de aklıma geçen kurban bayramında kulak misafiri olduğum bir konuşma geldi. Kurban kesim alanındayken yakınlarımda iki kadın konuşuyordu: Birisi eşine kemikleri ayrı bir yere koymasını söyledikten sonra yanındaki kadına dönerek bu yıl kurbanın çoğunu dağıtmayacağını zaten dinen de böyle bir zorunluluk olmadığını anlatmaya başladı. Sadece kemikleri, yağları ve iç organları verecekmiş. Zaten gerçekten ihtiyacı olana bunlar da yetermiş. Kalanı torbalara bölüp derin dondurucuya atacak, yavaş yavaş kullanacakmış. Kasaplara güvenilmezmiş, böyle kendi elleriyle kesilen eti nerede bulurlarmış. Mış mış da mış mış. Vay başımıza gelenlere! Oysa kurban Allah rızası için kesilen ve sadece diğer zamanlarda et almaya gücü yeten zenginlere emredilen bir ibadet değil miydi? Kesilip fakirlere dağıtılması gereken ve onların sağlığı için de gerekli bir besin maddesi olan eti rencide etmeden kardeşçe paylaşmak değil miydi? En azından ben öyle biliyorum. Daha o teyze gibi düşünen kaç kişi var bilemem, ama sanırım sayıları az değil ki her yıl kesilen o milyonlarca kurban yıllık kişi başı kırmızı et tüketimimizi arttıramamış. Kurban alım gücü olan kişilerin kendi et ihtiyaçlarını başka yollardan karşılama gücü olduğu da bir gerçek. Yoksa zaten kurban da kesemezler veya zorunda değillerdir.
Bizim askerlerimiz nasıl ki bu ülke için gözünü kırpmadan bir an bile kendini düşünmeden canlarını veriyorsa bizler dahi bu ülkeyi kalkındıracak her türlü hamlenin yanında olmalı önce vatan ve millet demeliyiz. Makarna kuyruklarında beklemek ülkeyi kurtarmaz kardeşlerim, hatta kendinizi de kurtarmaz ama komşunun sağlığını da kendini düşündüğün kadar düşünmek bu ülkeyi kurtarır. Batarsak hep birlikte batarız çıkarsak hep birlikte çıkarız. Biz bireysel düşünemeyiz, bireysel hareket edemeyiz, çünkü biz Türkiye ailesiyiz.
Selam ve dua ile…