Tuhaf zamanlar yaşıyoruz. Garip, gerçek olmayan bazı şeylerin yanında gerçek ve hatta çok fazla gerçek olan gündemlerimiz var. Kimimiz ne olduğunu bile tam olarak bilmediği yalnızca bir sürü psikolojisiyle peşinden yürüyüp de gittiği, biri çevirip “neden?” diye sorsa cevap veremeyeceği bir işin içinde diğer bazıları bunlardan da tamamen habersiz ve hatta umursamaz bir şekilde kendi gerçeğinin tam orta yerinde.
Biliyorum, yazdıklarım ne demek istediğimi tam karşılamıyor. Ama açayım biraz.
Günlerdir hatta haftalardır üniversitede “öğrenci” oldukları söylenen ama kahir ekserinin öğrenci değil de pek çok örgüte üye oldukları ortaya çıkan bir gurubun yaptıklarını görüyoruz. Önce çıkıp da mukaddesata hakaretler edip bu memleketin aslı olan inanmış insanların sinir uçlarına dokunmaya çalıştılar. Sonra azgınlıkla hakaretler yağdırıp o tarafa bu tarafa saldırdılar.
Çok mühim de değil aslına bakarsanız, çok da üzerinde durmamak lazım. Zira biz bu hikâyeyi daha önce de okuduk. İşaret aldıkları bir yerden gelen talimatlarla ne olduğunu ve ne için orda olduklarını bile bilmeyen bir güruhun yaptıkları bunlar. Suni, yapay, gerçek olmayan bir hal. Zira bunu organize edenler bunlar değil. Ağız bunların ama söz bunların değil.
Bu durum ilki ve biziz ısrarla böyle bir gündemin içine çekmeye çalışanlar var. Bir de gerçek olan hal var karşımızda. Bir seneye yakın zamandır başımızda olan ve binlerce insanın hayatını kaybettiği bir salgın hastalık gerçeği. Anasını, babasını, akrabasını kaybeden insanlar. Onların gündeminde bu diğerlerinin birilerinin el yordamıyla gösterdikleri gibi bir sahtelik yok.
Yani kendi kirli düşlerinde abdestsiz uyandıkları bir sabah bu. Ve kendilerince bir garip halin içindeler. Bir şeyi eleştiriyor ve protesto ediyor olmuş olsalar bunların hiçbirini ne yazmaya ne söylemeye lüzum kalmazdı ama bunlar hakaretler ediyor, küfürler savuruyor, polise saldırıyor ve ne istediklerini bilmiyorlar.
…
Aslında temelde bir arzuları var. Çıkıp özgürlük diye bağıranlar bir başkasının özgürlüğünü çiğniyorlar, çıkıp demokrasi diye haykıranlar bir başkasının demokratik seçimine hakaret ediyorlar, insanlık diye çırpınıp insanlıktan çıkıyorlar. Asıl bekledikleri ve istedikleri daha önce “meselenin bir ağaç olmadığı” şimdi de milletin seçtiğini yok saymak.
…
Peki ne yapmak lazım?
Açık ve net, devletin yanında olmak ve o devlete karşı olanın karşısında durmak lazım.
Merhum Muhsin Başkan “Firavunun karşısında olmak yetmez; Musa’nın da yanında olmak gerek” diye söylemişti.
Bence şimdi tam da o zaman