Ülkemizde, 90’lı yıllarla birlikte yoğun bir medyalaşma hareketi oldu. Yaklaşık otuz yıl içinde 2500 gazete, 1000 radyo, 250 televizyon kanalına sahip olduk. Ancak yeni bir gelişme bu hızlı büyüyen mecraları toptan yok etmek üzere harekete geçmiş bulunuyor. Geleneksel medya, dijital devrim nedeniyle okuyucusunu/izleyicisini kaybediyor. Haberlerin saniyelerle dünyanın her yerine/herkese ulaştığı bir çağda okuyucunun/izleyicinin gazete, televizyon, radyo gibi geleneksel araçları artan oranda takip etmelerini beklemek saf dillilik olur. Tabiri caizse internet geleneksel medyanın altından Bağdat halısını çekiyor.
Bu hafta sonu “Yerel Medyada Dönüşüm ve Yeni Arayışlar” toplantısı için Mardin’de idik. MÜSİAD Basım Yayın Medya Sektör Kurulu’nun organize ettiği toplantıya Anadolu Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Metin Mutanoğlu, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Kuzey Haber Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Erken, Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Arslan, Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan katıldı. Bölgeden 45 yayın kuruluşunun temsilcilerinin de hazır bulunduğu toplantıda yerel medyanın sorunları bütün detaylarıyla ele alındı. Anladığım kadarıyla iyi niyetli çabalara karşın yerel medyanın iyi durumda olmadığıdır.
Toplantının açılışında ben de görüşlerimi dile getirdim. Dijital bir devrime muhatap olduğumuzu sadece yerel medyanın değil geleneksel ulusal medyanın da yok olmayla karşı karşıya olduğunu belirttim.
Yerel medyanın önünde üç büyük mesele var:
1- Teknolojik yeniliklere ayak uyduramamak,
2- Kaliteli insan gücü yetersizliği,
3- Yeterli bütçenin olmayışı.
Bu üç başlıktan en önemlisi yerel medyanın yeterli ekonomik gücünün olmayışıdır. Yıllardır yazılı basın, Basın İlan Kurumu’nun destekleriyle ayakta durmaktadır. Bir yerel gazete sahibi 30 sene önce 1300 adet gazete dağıtırken bu gün 300 gazeteyi zor dağıttığını ifade etti. Artık kimse haberleri gazeteden öğrenmek istemiyor çünkü bütün haberler saniyelerle cep telefonlarına düşüyor. Zaten zayıf olan reklam verme kültürü de sanal ortam nedeniyle iyice kaybolmaktadır. Yerel gazeteler müşterisiz mal durumuna düşmüş durumda.
Basın İlan Kurumu’nun desteğinden mahrum radyo ve televizyonların durumu da ekonomik anlamda gazetelerden çok farklı değil. Onların yapı gereği daha dinamik olmaları yazılı basına göre avantaj olsa da dijital medya karşısında onlarda yenik durumdalar. Basın İlan Kurumu’nun Medya İlan Kurumu olarak yapılandırılarak radyo ve televizyonları da kapsama alanına almasının bir nebze “can suyu” olacağını ifade ediyorlar.
Benim konuşmalardan anladığım yerel medyanın “can suyu” desteklerle ayakta duramayacağı yeni teknolojileri de dikkate alarak bir “kamu hizmeti” bağlamında devlet destekli ancak bağımsız bir yapının oluşturulması gerekiyor.
Kaliteli insan sadece yerel medyanın değil bütün medyanın meselesidir. Çok sayıda iletişim fakültesi açılmasına rağmen hâlâ kaliteli eleman bulmakta zorlanıyor, sektör. İletişim fakültesi mezunlarının en büyük sıkıntılarından birisi diğer fakülte mezunlarının da bu işi yapmalarıdır. Birçok alanda okulundan mezun olmayanlar o alanda çalışamaz iken iletişim alanı tanımsız ve korumasızdır. İletişim alanında da meslek tanımı yapılır ve meslek koruma altına alınırsa kalite yükselecektir.
Yerel medya, küresel dünyada farklılıkların zenginlik olarak korunması ve yaşatılması açısından “kamu hizmeti’’ bağlamında dikkate alınmalıdır.