İsraf tehlikesi her geçen gün büyüyor. Her geçen gün tükeniyoruz yani!

Samimiyetimizi, emeğimizi, zamanımızı israf ediyoruz. Sağlığımızı, suyumuzu, gıdamızı israf ediyoruz…

Hasılı israf her yanımızı esir almış durumda!

Evlerde israf var, okullarda israf var, ofislerde israf var…

Bütün bunların içinde en önemli israf noktası yeme içme mekânlarının bizzat kendisi; restoran ve lokantalardan bahsediyorum.

Buna, organize perakende noktalarını; hipermarket ve süpermarket markalarını da ekleyebiliriz. Ancak bu başka bir zamanın yazı konusu olsun…

Sorumlu davranan bazı işletmeleri ayrı tutmak mümkün olsa da sektörün genelinde israf ileri boyutlara ulaşmış durumda.

Satın alma sürecinden başlayan israf; depolama, pişirme, servis etme ve sonrasını kapsıyor. Atık yönetimi konusunda sınıfta kaldığımızı söylemek abartı olmayacaktır.

Son yılların trend konusuna mercek tutmak istiyorum: Sınırsız çay destekli serpme kahvaltı çılgınlığı!..

Kimilerine göre konforun ve ihtişamın göstergesi,  bazıları da sonradan görmüşlüğün ve açgözlülüğün alameti olarak yorumluyor.

İnsafa davet edenler de var, yasaklanmasını isteyenler de…

Hararetli tartışmaların merkezinde yer alan serpme kahvaltı çılgınlığının, milyarlarca lira israfa sebep olduğunu söyleyebiliriz.

Konu hayli önemli. Dolayısıyla hem servis eden mekânlar açısından hem de hizmet alan müşteriler açısından değerlendirmek gerekiyor. Her iki tarafın sorumluluk anlamında ölçülü davranması gerekiyor. Denetim mekanizmasının da devreye girmesiyle bu sorun ortadan kaldırılabilir.

Ama tam aksine ölçüsüz davranmaya devam edildiği sürece, serbest piyasa tuzağıyla isteyenin istediği savurganlığı yapmasına müsaade edildiği müddetçe kaybetmek kaçınılmaz olacaktır.

Bu davranış her şeyden evvel insanlığa açık bir tehdittir; sorumsuzluktur, savurganlıktır, cahilliktir… Memleketin geleceğine vurulmuş bir darbedir.

Sektör temsilcilerinden aldığım bilgilere göre yıllık 80 milyar liradan fazla ürün çöpe gidiyor. Bazı araştırma kuruluşları ise rakamın 100 milyardan fazla olduğunu iddia ediyor.

Örneğin Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) verilerine göre serpme kahvaltı çılgınlığı yıllık 100 milyar liralık israfa neden oluyor.

Altı bilemediniz yedi ürünle yapılabilecek kahvaltı sofrasına 40 ürün birden yığılıyor. Sonrası? Haydi çöpe!

Evet, ürünlerin çoğu çöpe atılıyor. Ürünlerle birlikte, emeğimiz, umudumuz, geleceğimiz de çöpe gidiyor!

Bu sebeple ya kontrol altına alınmalı ya da acilen yasaklanmalı.

İnsaf ve insanlık kavramına yabancılaştıkça israf oranımız da artıyor.

Bilmem farkında mısınız?..

Bütün bu karmaşanın içinde kendimize şu soruları sormamız gerekiyor:

Neden israf ediyoruz, neleri israf ediyoruz?

İsrafla neleri kaybettiğimizin farkında mıyız?

Ya da ne zaman farkına varacağız?

Şunu aklımızdan çıkarmayalım; israfı bitirdiğimiz zaman geleceğimizi de kurtarmış olacağız.

Benden hatırlatması!..

Zehirlenme sezonu açıldı

Aman dikkat!

Geleneksel zehirlenme sezonuna girmiş bulunuyoruz!

Yaz aylarının başlamasıyla ısınan havalar, toplu yemek ikramlarında bazı riskleri de beraberinde getiriyor.

Özellikle düğün ve mevlit yemeklerinde ekonomik gerekçelerle tercih edilen tavuk-pilav-tulumba tatlısından oluşan yemek kombinasyonu zehirlenmelere sebep oluyor.

‘Ben çok iyi aşçıyım, bir şey olmaz!’ öz güveni burada maalesef pek işe yaramıyor. Siz iyi pişirmiş olsanız dahi bu yemeklerin muhafazası, taşınması, servis edilmesi de en az pişirilmesi kadar hassasiyet gerektiriyor. İşte dananın kuyruğu da bu noktalarda yaşanan ihmallerden kopuyor.

Burada, yemek üretim mekânlarının sıkı denetime tabi tutulması büyük önem taşıyor. Üretim izin belgesi olmayan, faaliyet izni bulunmadan merdiven altı üretim tekniğiyle toplumun sağlığını tehlikeye atan kişilere müsaade edilmemeli.