Siirt Valisi’nin onlara kesin bir dil ile “Vatana ihanet ediyorsunuz, polise gerekli talimatı verdim; kışlanıza geri dönmez ve yanlış bir şey yaparsanız gerekeni yapacak ama Anadolu çocuğu olan askere yazık olacak” demesi ve tabii Asayiş Kolordu Komutanı’nın telefon ile verdiği “Kışlana dön” talimatı vali, emniyet ve halkın dik duruşu onları geldikleri gibi geri dönmek zorunda bıraktı.
Evet, işgalciler diyorum çünkü 15 Temmuz kalkışması bir askeri darbe teşebbüsü değil; bu millete olan kin, nefret ve düşmanlığı ile gözleri kararmış bir güruhun ülkeyi işgal hareketiydi.
Eminim ki bu ülkenin ve bu milletin kadim düşmanı olan bir devletin ordusu dahi bu ülkeyi işgal etmek amacıyla saldırıda bulunsaydı; sivilleri bombalamaz, helikopterden halkı taramaz, insanların üzerinden tankla geçmez ve polisin ellerini arkadan kelepçeleyip kafalarına kurşun sıkmazdı…
Şimdi gelelim bu süreçte Siirt’te olanlara…
14 Temmuz gecesi Siirt şehir merkezinde bulunan bir polis karakoluna ve askeri kışlaya roketli saldırı oldu; saldırıda ölen kimse olmadı ki zaten askeri kışlaya atılan roket/ler boş araziye düşmüştü.(!)
15 Temmuz günü valilik, güvenlik birimleri ile yaptığı toplantıda şehre 10-15 kadar PKK militanın sızdığı ve PKK’nın şehir yapılanmasından da 20-25 kadar kişinin silahlandırıldığı istihbaratı/tespiti üzerine 5 mahallede sokağa çıkma yasağı ilan etti ve operasyon yapmak için sivilleri tahliye etti…
Ancak;
Valiliğin operasyon için komando desteği talebine, Tugay Komutanı “2. Ordu’dan bilgi verdiler başka bir görev var” diyerek asker vermeyeceğini Ankara’dan Polis Özel Harekât talep edilmesini isteyerek sadece birkaç zırhlı araç desteği verebileceğini söyledi…
İstemek/tavsiye etmekle de kalmadı, talep edilip-edilmediğini, kaç kişi talep edildiğini ve talep yazısının bir nüshasının kendilerine verilmesini ısrarla istedi ancak valilik ve emniyet bu konuda olumlu cevap vermedi.
Ve 15 Temmuz gecesi…
O gün Hakkâri/Yüksekova’da olan Asayiş Kolordu Komutanı da PKK’ye yönelik yapılacak operasyona katılmak üzere helikopter ile Siirt’e gelecekti ama Yüksekova’dan havalanan komutan önce Van’a uğramak istedi ve Van’da işgal kalkışmasını haber alınca Siirt’e gelmekten vazgeçti.
Buradan sonrasını iyi dinleyin.!
Kolordu Komutanı’nın Siirt’e geleceğini bilen işgalciler aynı saatte Silopi’den Özel Kuvvetler’e ait bir helikopteri Siirt’e göndermiş ve 4 tane şahsi beylik silahı olan ve cop kullanmasını bilen uzman çavuşun hazır bekletilmesini istemişti.
Evet, İşgalciler kendilerine destek vermeyen Kolordu Komutanı’nı iner inmez derdest edecek ve Ankara’ya götüreceklerdi ama komutan Siirt’e gelmeyince; işgalciler helikopter ile Van’a gitmek üzere yola çıktı ancak orada da askerden direniş görünce komutanı almadan kaçmak zorunda kaldı.
Ankara ve İstanbul’dan sonra en büyük kalkışmanın yaşandığı ve Güneydoğu’da kalkışmanın olduğu tek il Siirt’ti…
Tugay kendi kışlasında yeteri kadar taburları olduğu halde komutanlarının işgale destek vermeyeceği değerlendirilerek kendi taburlarını tugayda bekletip ve ‘arazi arama-tarama faaliyeti’ için kırsala görevlendirip; komutanı işgale destek veren Eruh Taburu’nu Siirt merkeze “PKK’ye karşı operasyona gidiyoruz” diyerek vali ve emniyet müdürünü gözaltına almak için getirmişti.
Eruh Tabur Komutanı kendi askerlerine “PKK operasyonu için gidiyoruz” demişti, Tugay Komutanı kendi askerlerine tatbikat demişti, Jandarma Alay Komutan Vekili de kendi askerine “Halk 6-8 Ekim olaylarında olduğu gibi isyan etmiş, vali ve emniyeti korumaya gidiyoruz” demişti.
Biz bu gerçekleri valilik önündeki askerlerden öğrendik, onlar da darbeye alet edildiklerini o arbede sırasında bizden öğrendi; ilk öğrenen de jandarma birlikleri oldu ki ellerimizde Türk bayrakları olduğunu görünce gerçeği öğrenip emniyet ablukasına son vererek kışlalarına geri döndüler.
Ancak işgalci komutanlar vali ve emniyet müdürünü gözaltına almakta ısrarcıydı…
Valinin onlara kesin bir dil ile “Vatana ihanet ediyorsunuz, polise gerekli talimatı verdim; kışlanıza geri dönmez ve yanlış bir şey yaparsanız gerekeni yapacak ama Anadolu çocuğu olan askere yazık olacak” demesi ve tabii Asayiş Kolordu Komutanı’nın telefon ile verdiği “Kışlana dön” talimatı vali, emniyet ve halkın dik duruşu onları geldikleri gibi geri dönmek zorunda bıraktı…
Tabii işgalciler yine de pes etmediler.!
İşgalci Tugay Komutanı’nın 2. kez valiliğe gitmek için birimlere hazır olunması talimatına vatansever bölük komutanları itiraz edip, itaat etmeyince bu defa da Jandarma Alay Komutan Vekili’ne “Vali ve emniyet müdürünü gözaltına al getir” emri verdi ama o da bunu yapmak yerine vali beye bilgi verdi ve bunun üzerine başsavcı, İşgalci tüm subayları derhal gözaltına aldırdı.
Şimdi gelelim asıl konuya…
Bir gece önce şehre sızdığı söylenen PKK militanları [ki vatandaştan bazıları onların ilk başta asker elbisesi ile mahalleye geldiğini söylüyor] işgal teşebbüsü sırasında Askeri zırhlı araçların PKK ablukasını bırakıp valiliği işgal etmeye gelmesi üzerine açılan koridordan faydalanarak kaçtılar.
İsteselerdi kaçmak yerine hazır halk ile asker, polis ile asker birbirine girmişken devletin zaafından faydalanarak yüzlerce asker/polis/sivil katledebilir hatta istedikleri karakolu veya resmi kurumu işgal edebilirlerdi…
Şimdi parçaları birleştirelim.!
İşgalci komutanlar;
1- Polisleri PKK operasyonuna gönderip emniyet ve valiliği işgal için kendi işlerini kolaylaştırmak,
2- Ankara’dan Özel Harekât birliklerini Siirt’e kaydırıp Ankara’daki işgalcilerin işini kolaylaştırmak,
3- Kendilerine destek vermeyen Kolordu Komutanını Siirt’te çekmek ve burada gözaltına almak İÇİN Mİ:
PKK ile ittifak yaparak militanlarını [belki de asker kıyafeti ile…] şehre sokup, kendi boş arazisine roket attırdı.!?!
Tüm bunlardan sonra şimdi soralım.!
1- Neden İşgalciler bölgede sadece Siirt’te kışlalarından çıkarak Valiliğe ve halka bu denli büyük bir taarruzda bulundu; Siirt Valisi’nin Fetö örgütü ile mücadele ediyor olması mı yoksa aldığı tedbirler nedeniyle PKK’nin Siirt’te faaliyet/varlık gösterememesi mi.?!
2- Bölgenin diğer illerindeki işgalciler harekete geçmek için Siirt’in Asayiş Kolordu Komutanını derdest etmesini mi bekledikler.!?!
3- Asker, PKK ablukasını kaldırınca sözde savaşmak için bir gün önce şehre gelen teröristler neden savaşmadan gitti;
İşgalciler ile PKK’nin anlaşması mı böyleydi yoksa PKK’lılar “Zaten Erdoğan devrildi savaşmaya gerek kalmadı” mı dediler.?!
4- Aylardır devam eden çukur savaşları, canlı bombalar, bombalı araçla yapılan eylemler ve diğer tüm hadiseler tıpkı 12 Eylül darbesinde olduğu gibi 15 Temmuz itibari ile bıçak gibi kesildi.
Bir yıldır IŞİD ve PKK’nın yaptığı saldırı ve eylemler bu işgale/darbeye zemin hazırlamak için miydi.!?!
5- PKK yöneticileri ‘Bizim Devlet, Bayrak, Ordu, Misak-ı Milli ile sorunumuz yok; amacımız Erdoğan’ı devirmek’ derken bu Darbe/İşgali mi kastediyorlardı.!?!
PKK’nın medya sorumlusu Zana Azadi’nin “Fethullah Gülen’i hiç sevmem ama Erdoğan’ı devirmek için PKK’nin onlarla yaptığı ittifakı doğru buluyor ve destekliyorum” itirafındaki ittifak Siirt’te herkesçe net olarak görüldü.
Daha sorulacak çok soru var ama ben 5 soru ile yetineyim…
Selam ve dua ile…