Milletimizin vatan ve millet sevgisini suistimal ederek buradan ırkçılık çıkarmaya çalışmak fenalığın en büyüğüdür. Kayseri’de yaşanan bir münferit olayı bahane ederek yapılan vandallığın izahı mümkün değil. Yok böyle bir provokasyon… Tabii ki yaşanan kötülüğün cezası verilmeli.  Adalet tecelli etmeli, suçlu cezasını çekmelidir. Ancak burada ceza verme yetkisi yargınındır. Herkesin kendine yapıldığını düşündüğü haksızlığın cezasını vermeye kalkışması kaos doğurmaktan başka bir şeye yaramaz. Hele yapılan yanlışın hesabını masum ve mazlumlardan sormak kimin haddine… Dükkânları yağmalamak, yolları kapatmak, insanları tehdit etmek serserilikten öte topluma korku salmaya çalışan eşkiyalıktan başka bir şey olamaz.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamalarında bu eylemleri yapanların çoğunun uyuşturucu gibi çeşitli suçlardan sabıkalı kişiler olması yapılanın izahını kolaylaştırırken diğer taraftan durumdan vazife çıkarma peşinde olanlara da dikkat etmek gerekiyor. Aptallar cam, çerçeve kırarken provokatörler bunlara bıyık altından gülerek “yine bize malzeme çıktı” diye ellerini ovuşturuyor.

Milletimizin maneviyatı, tarihî tecrübesi sonucunda ortaya çıkan sosyal yapısı ırkçılık gibi sapkın ideolojilere fırsat vermemiştir, bundan sonra da vermeyecektir. Aslında burada yaşananın konuşulması gereken başka bir boyutu da gencecik çocuklarımız nasıl oluyor da kötü alışkanlıkların esiri hâline geliyor? Bu soruyu bütün topluma sorarak cevabını aramalıyız. Suçu işleyenin kimliğinin ne anlamı ne de önemi var! Suriyeli suç işleyince bütün Araplar mı suçlu oluyor? Peki, her gün binlerce Türk suç işliyor; o zaman bütün Türkler mi suçlu olacak. Bu aşağılayıcı yaklaşımdan sağlıklı sonuçlar çıkaramazsınız. Bir mesele ve olay nedeniyle topyekûn bir milleti, bir toplumu suçlamak akıl alır bir iş değildir.

Gönlümüzden geçen; savaşların olmadığı, kurtlarla kuzuların bir arada ve barış içinde yaşadığı bir dünyada sefa sürmek ama maalesef yok böyle bir dünya… Burası imtihan dünyası; iyilerin yanında kötüler de var. Hainlerin kuyruğuna takılan aptallar da olacak. Önemli olan büyük çoğunluğun sessiz kalmadan aklıselimin yanında olmasıdır.

Tarih biraz da göçlerin ve göçmenlerin tarihidir. Yaşadığımız bu kadim coğrafyadan nice kavimler, nice medeniyetler geldi geçti. Unutmayalım bu yalan dünya kimseye yâr olmadı, bize de yâr olmayacak. Önemli olan bu kubbede bir hoş sada bırakmak, iyilik ve hayırla yâd edilmektir.

Bugünlerde Avrupa Şampiyonası nedeniyle gündemimizde futbol var. Irkçılık sevdalılarına maçları bir de bu gözle izlemelerini öneririm. Dünyaya ırkçılık mikrobunu yayan ülkelerin millî takımlarındaki siyahi futbolculardan ders alalım. Millî takımında gol atan bir siyahi futbolcuyu ırkçı bir beyaz nasıl karşılıyor diye merak ediyorum. Bu anlamda futbol bir eşitlik sporu olarak karşımıza çıkıyor. Sahada ırklar, dinler, coğrafyalar değil; iyi olanlar kazanıyor. Nazi Almanyası’ndaki 1936 Olimpiyatları’nda yarışan iki rakip ABD’li Jesse Owens ile Alman Lutz Long'un Hitler’e rağmen arkadaşlığı ve dostluğu bugünleri şekillendiren büyük bir iyilik olarak karşımızda duruyor. Ancak o yılların ABD’sinde Almanya’dan daha fazla ırkçılık yapıldığını da göz ardı etmemek gerekiyor.    

Bu güzel ülkede, biz niye iyilerin ve doğruların kazanması için mücadele etmeyelim?  İyiler çabayı bırakırsa kıyameti bekleyin. Şunu unutmayalım; kötülerin ve provokatörlerin galebe çaldığı dünyada huzur ve mutluluk olmayacaktır.