Allah ezanımızı semalardan dindirmesin, bayrağımızı göklerden indirmesin, zalimlere, hainlere ve yolumuzu kesmek isteyenlere fırsat vermesin…
Ecdadımız, “Atınızın gidebildiği her yere kadar gidin, maksadımız uzak diyarlara gitmek oraları vatan etmektir” demişti bize. “Ezansız şehir kalmasın, Allah adını bilmeyen, O’nun adaletinden nasiplenmeyen tek âdem olmasın” demişti. O gaye ile yollara düştü onlar bize de miras diye toprak değil dava bıraktılar.
“Bu topraklarda ezan sesinin işitilmediği şehir kalmadan, milleti birlik kılmadan bu dünyadan göçersem gözlerim açık gidecek. Şimdi her biriniz dört bir yana gideceksiniz. Dergâhınızı kuracak, insanlara hakkı anlatacak ve oraları vatan bileceksiniz. Geri dönmeyi ne siz aklınıza getireceksiniz ne de aklına getirenlerle eğleşeceksiniz. Gerekirse gidebildiğiniz en uzak yerde ölecek, öldüğünüz yere gömüleceksiniz. Mezarınız bu davanın nişanı olup da parıldayacaktır toprağın üzerinde. Bir gün muhakkak bu davaya sahip çıkacak olanlar üzerinden asırlar da geçse mezarınıza sahip çıkacak ve oraları yurt tutacak ve ezan sesini her bir yanda duyuracaktır.
Demem odur ki, biz bu topraklara sahip olmak için değil zalime dur demek için geldik. Vatan belledik ve vatan namustur. Ölsek de vazgeçmeyeceğiz. Müslüman toprağında zalime aman vermeyeceğiz. Teslim olmayacak ve bizim olanı teslim etmeyeceğiz. Ezan sesini işiten toprak dahi bir başka olur erenler. Ezan sesini bilmeyen toprak çoraktır. Ezan sesini susturmayacak, mescitlerimizi yıktırmayacak ve yeniden düşeceğiz yollara. Uzakları yakın edecek ve bu davayı biz taşıyacağız ötelere” diyen ecdadın torunlarıyız biz. Fethettikleri şehirlere ezanlarla girdiler, ezanla dirildiler ve ezanla öldüler.
…
Ezan sesini işitince kudurmuş köpek gibi ne edeceğini şaşırmışların kim olduğunu ve kimlerden olduğunu, nereden geldiğini ve kimin kanından olduğunu bilmek zor değil. Bizden öncekiler bu rezillerin dedelerinin ezana uzanan dillerini kopardılar. Biz de susalım öyle mi? Laftan sözden anlamaz bunlar, deseniz de rezilliklerinden gözleri görmez, bu sürüye anlatacak ve söyleyecek olduklarımızın elbette başka bir yöntemi var. Ama o başka mesele.
Ben derim ki madem meydanı boş bulmuş zağar gibi bağırıp duranlar var minarelerden ezanlar daha bir gür sesle okunsun, ne olduğunu, vazifesinin ağırlığını ve kimin mümessili olduğunu bilen din görevlileri hançerelerini yırtarcasına seslerini göğe salsın ve aşka haykırsınlar. Hem öyle okunsun ki ezanlar her bir yandan işitilsin.
…
Ezan sesi hürriyetin sesidir kâri, adaletin, selametin sesidir. O susarsa ses kalmaz âlemde.