Bir taraftan Türkiye’nin hızlı gündemlerine diğer taraftan teknolojinin getirdiği hız ve değişime yetişmek imkânsız. Teknoloji mi yoksa Türkiye mi daha hızlı soracak olursanız ben Türkiye’nin teknolojik yeniliklerden daha hızlı ilerlediğini düşünüyorum.
Türkiye hem içeride hem dışarıda inanılmaz bir değişim yaşıyor. Sadece an itibariyle baktığımız zaman dışarıda yedi düvelle mücadele ederken diğer taraftan içeride sosyal, siyasal, ekonomik alanda değişimlerin hızına yetişemiyoruz.
Irak’ta, Suriye’de Amerika, Rusya ve İran’la her gün yeni bir ilişki ve iletişim sürecine giriyoruz. Olayları anlamakta ve okumakta zorlanıyoruz. Televizyonlarda gazetelerde bu bölgelere yönelik uzman yorumlarının daha fazlasına ihtiyaç var. Bir de ülkemiz açısından mutlaka meselelere günü birlik değil tarihi bir perspektiften bakmalıyız. Geçmişte yaşadığımız mutlu ve huzurlu günler çözüm içinde anahtar olacaktır. Bölgeyi tarihiyle, coğrafyasıyla, dünüyle bugünüyle bilen işin ehli insanların toplumu aydınlatması uzun vadede daha faydalı olacaktır.
Sadece sorunlu bölgeler açısından değil Amerika, Rusya ve İran açısından da konunun ehli uzmanlara müracaat edilmeli mesele sadece siyasetçilere bırakılmamalıdır. Amerika’daki, Rusya’daki iç politik sürçleri yakından takip etmeliyiz. Hakeza Avrupa Birliği ile ilgili süreçlerde de çok hızlı ve yoğun bir trafik yaşıyoruz. Meselenin birine odaklanamadan diğeriyle muhatap oluyoruz.
Yurt içinde de her gün onlarca mesele toplumun gündemine geliyor. Bunların takibi hepimizi yorduğu gibi olayları bütün boyutlarıyla anlamakta zorlanıyoruz. Türkiye sistem değişikliği yaşadı ancak kaçımız bunun farkındayız? AK Parti eksenli hızlı değişimler yaşanıyor, yıllarca alınması için mücadele edilmiş belediyelerin başkanları değişiyor. Bunun sonuçları hesaplanıyor mu? Bir partinin iç meseleleri bütün toplumun huzurunda tartışılıyor. Bu durum şeffaflık açısından doğru olsa bile siyaset ve sosyolojik açıdan doğru mudur? Diğer taraftan PKK terörü devam ediyor ve çözüm için silahlı çatışmanın dışında ne gibi tedbirler alınıyor? FETÖ belasıyla mücadele sürüyor ancak yapılanların bir muhasebesi yapılıyor mu? Ne kadar başarılı olunuyor ve bu konuda verilen kararlar ne kadar isabetli? Bunlar için uzun soluklu düşünmeye zamanımız yok.
Ekonomi alanında da baş döndürücü gelişmeler yaşıyoruz. Dünyadaki krize rağmen Türkiye büyüyor. Ekonomide yapısal dönüşümler yaşanıyor. Gelir dağılımındaki dengelere dikkat edilmesi gerekiyor. Bir tarafta çok yüksek paralar kazananlar diğer tarafta emeğiyle geçinme çabası içinde olanlar var. Bu duruma kapitalizmin gereği diye mi bakacağız? Yoksa bunun çaresini bulacak yeni ekonomik düzen arayışlarımızı sürdürecek miyiz? Daha adaletli bir sistem arayışı için kim çalışma yapıyor?
Teknolojik gücü elinde bulunduranlar ona kendi değerlerini de katarak dünyayı yönlendiriyorlar. Yenilikleri insanlığın faydasına sunmak yerine sömürü aracı olarak kullanıyorlar. Peki, bu sömürü düzenine kim dur diyecek? Ülke olarak bu konuda da iyi şeyler yaptığımız muhakkak ama yeterli mi? Elbette değil. Teknolojik yeniliklerin insanlığa huzur getirmesini temin etmek gerekiyor. Bu konuda da çalışma yapılmasına ihtiyaç var.
Bütün bu yoğun gündemler bizi yorarken aynı zamanda olgunlaştırıyor mu? Bu karışıklıklardan daha hayırlı sonuçlara ulaşabilir miyiz? Hızlı değişim kalıcı hasarlar bırakırken kalıcı geleneklerin oluşmasına fırsat vermiyor. Değer oluşturmayan sistemler ne kadar kalıcı olur onu kestirmek zor. Her şeye rağmen bir topluluğun bunları düşünmesi gerekiyor…